25 Kasım 2022 Cuma

The Menu: Yemek Değil Deneyim

Yönetmen Mark Mylod'un The Menu filmi, gurme yemek dünyasının çok spesifik bir elitizmini hicvettiği, kara-komedi ve gerilim karışımı bir film. Günümüzde de giderek popülerleşen ve lezzetin, afiyetin öneminden ziyade deneyimin öne çıktığı mekanlara duyulan ilgiye sert bir eleştiri. Ben gibi deneyim düşmanlarının da bazı duygularıma tercüman olan bu filmin tabi ki parlayan yıldızı Ralph Fiennes. Hawthorne adasındaki çok pahalı bir restorana konuk oluyoruz şimdi, buyrun içeri.


Film, efsane olmuş ve kişi 1250 dolar gibi fahiş bir fiyata sahip tadım menüsü için şef Slowik'in (Ralph Fiennes) restoranına giden küçük bir grubun feribot yolculuğuyla başlıyor. Bu 12 kişilik grubun içinde gurme uzmanı sanan Tyler (Nicholas Hoult) ve onun son dakika randevusu olan Margot (Anna Taylor-Joy) var. Diğer müşteriler arasında eski bir aktör, teknoloji uzmanı, zengin yaşlı bir çift ve bir yemek eleştirmeni bulunuyor. 

Şef Slowik sakin ve saplantılı şekilde kontrolcü biri. Her tadım öncesinde büyük bir alkış bekliyor. Onun sadık aşçıları da ,ya da askerleri demeliyim sanırım, her talebine "Evet, Şef" diye yanıt veriyor. En önemli olanı Elsa (Hong Chau), şefinin her ihtiyacını karşılarken, bir yandan da müşterileri sessizce yargılamaya devam ederek restoranın atmosferini korumaya katkı sağlıyor. Ancak bu kadar askeri nizamın olduğu yerde askerleşmemek elde değil. Başlangıçta düşünceli ve kişiye özgü sunulan hizmet, çok geçmeden şiddetli bir tona bürünüyor. 

Film, teknik açıdan da iyi yönetiliyor. Restoran zeminin tepeden çekimleri, şık prodüksiyon tasarımı ve abartısız duran lüksün kalitesi ortamın ruhunu seyirciye iyi aktarıyor. Ancak Nuh'un gemisi gibi çeşitlerle toplatılmış farklı kişiler üzerinden verilmek istenen mesaj çok yavan duruyor. Hikayenin açıklanmasından çok, gelişimi daha merak uyandırıcı olması gerekirken olay örgüsü şaşırtıcı derecede düz bir çizgide ilerliyor. 


The Menu, zengin zevklerini suçlayan diğer filmlerden daha başka bir şeyler söylemiyor bize. Ancak sunduğu gerilim ve yemek deneyimle konusunda gönüllere tercüman olduğu için izlenebilir kıvamda bir film.Yazıya büyük beğeni ile başlayıp sonrasında balonu söndürmem, tıpkı benim bu filme olan duygularım gibi. Ben de yükselerek izlemeye başladığım filmden sönük çıkmıştım. Tek bildiğim, film çıkışında çok acıktığım.