17 Aralık 2022 Cumartesi

Official Competition

 Senaryosunu ve yönetmenliğini Mariano Cohn ve Gaston Duprat'ın beraber yaptığı İspanyol komedisi Official Competition (aka Competencia Oficial), film yapımcılığı dünyasına eğlenceli ve iğneleyici bir bakış atıyor. Filmin temel odağı, bir yönetmenin, iki başrol oyuncusuyla, eleştirmenlerce beğenilen bir edebi eserin adaptasyonunu çekmeye hazırlanırken yaşadıkları süreci oluyor. Kadro ise iyi; Antonio BanderasPenelope Cruz ve Oscar Martinez.


Filmin hikayesi şu şekilde: 80. doğum gününde zenginliğinin ötesinde bir miras bırakmak isteyen bir iş adamı olan Humberto Suarez (Jose Luis Gomez), eleştirmenlerce beğenilen bir romanın haklarını satın alıp, filme uyarlanmasını finanse etme kararı alıyor. Bir yapımcı olarak sinema dünyasına güzel bir miras bırakmak istiyor ki benim de yapacağım son hamle bu olabilir. Filmi yönetmesi için ödüllü yönetmen Lola Cuevas (Penelope Cruz) ile anlaşıyor ve o da iki zıt kutuptan iki farklı aktörü projesine dahil ediyor. Biri Felix Rivero (Antonio Banderas), Altın Küre ödüllü, küresel bir film yıldızı ve gişe garantisi sunuyor. Diğeri Ivan Torres (Oscar Martinez), tiyatro kökenli ve sanatı her şeyin üstünde tutan gelenekselci bir metot oyuncusu.

Filmin gelişme süreci, Lola'nın Felix ve Ivan'ı provalara davet etmesiyle başlıyor. İki başrol, birbirlerinin yöntemlerinden ve ritüellerinden derinlemesine rahatsızlık duyuyor. Yönetmen Lola ise onları dengelemek ve aralarındaki rekabeti körüklemek için çeşitli denemelerde bulunuyor. Örneğin, duygusal tepkilerinin otantikliğini artırmak için oyuncularını bir vinçten sarkıtan dev bir kayanın altında prova yapmaya zorluyor ki bu hemen hemen hepimizi geren bir deneme.

Felix ve Ivan'ın zıt yaklaşımları, Marathon Man filmi çekilirken usta oyuncu Laurence Olivier'in o zamanın genç oyuncusu Dustin Hoffman'a söylediği "Neden sadece oyunculuk yapmayı denemiyorsun?" hikayesiyle özetlenebilir. Ancak bu filmde Felix de Ivan da yer yer hem Olivier hem de Dustin Hoffman konumuna düşüyor. İki farklı usta aktörün çatışmasına da bu yakışır doğrusu.


Official Competition, film yapımcılığı işine zehirli bir iğne batıran alaycı bir eser aslında. Filmi finanse eden zengin iş adamı Humberto Suarez'in, okumaya bile tenezzül etmediği kitaptan film çıkarmak için büyük paralar harcaması, sanatın yer yer 'ego uğruna sanat' olduğu düşüncesini getiriyor akla. Neyse ki bu can sıkan durum, yönetmenler sayesinde eğlenceli şekilde işleniyor. Ancak filmdeki oyunculuk ve yönetmenlik güçlü olsa da hikaye bittiğinde çok fazla derinlik sunmuyor. Ki film de derin anlamlar yüklenmeyi hedeflemediği için, izlenimi kolay, eğlenceli bir film olarak yer ediniyor.

3 Aralık 2022 Cumartesi

Holy Spider: Kadın Direnişi

İran asıllı Danimarkalı yönetmen Ali Abbasi'nin yönettiği Holy Spider, 2000 yıllarında İran'ın büyük şehirlerinden Meşhed'de 16 seks işçisini öldüren seri katil Saeed Hanaei'nin gerçek hikayesini anlatıyor. Film sadece tüyler ürpertici gerçek bir suç öyküsü olmanın ötesine geçerek, İran toplumundaki kadın düşmanlığını ve kadınların karşılaştığı çok katmanlı zorluklara bir bakış sunuyor. 


Filmin anlatısı 3 ana kola ayrılıyor. Birincisi Saeed Hanaei (Mehdi Bajestani) tarafı. İran-Irak savaşı gazisi ve işçi olan bu katilin sadece cinayet arayışlarını değil, aynı zamanda ailesiyle olan sıradan günlük hayatını da izliyor. Saeed, cinayetlerini 'Meşhed sokaklarını kirden temizlemek için bir cihat' olarak görüp, Tanrı'nın yanında olduğunu iddia ediyor. Hanaei'yi canlandıran Mehdi Bajestani'nin performansı, katili 'ağzı salyalı bir canavar' gibi değil, 'normal' görünen, ancak savaş sonrası travma belirtileri de gösteren çatışmalı bir figür olarak resmediyor. Kısacası Hannah Arendt'in tabiriyle kötünün sıradanlığı.

İkinci kolda ise kurbanlar var. Çoğu yoksul ve uyuşturucu bağımlısı olan kurbanların cinayetlerden önceki acımasız var oluşlarına ışık tutuluyor. Nasıl bir hayata itildiklerini ve ne şartlarda yaşadıklarını filmin bu kısmında görüyoruz. Üçüncü kolda ise gazeteci Rahimi (Zar Amir Ebrahimi) var. Bu karakter gerçek hayatta ve hikayede yok, tamamen kurgusal. Olayları bizim adımıza inceleyen kişi olarak düşünebiliriz. Cinayetleri araştırmak için Tahran'dan Meşhed'e gelen gözü pek bir gazeteci. Rahimi'nin hikayesi, sosyopolitik açıdan en ilgi çekici kısım olabilir. 

Film de daha çok Rahimi'nin deneyimleri aracılığıyla İran'daki kadınların karşılaştığı engellerin çok yönlü bir resmini sunuyor. Rahimi, daha Meşhed'e ayak basar basmaz, bekar bir kadın olarak yalnız seyahat ettiği için otelde zorlukla karşılaşıyor. Araştırmaları esnasında da karşılaştığı sayısız hakaret ve taciz tehdidi de cabası.

Filmde iyi ve kötüleri ayırt etmek için cinsiyetine bakmak yetiyor. Mağdur ve maktul olan kadınların tarafında olan gazeteci Rahimi iyi kanadı oluştururken, diğer tüm erkekler öteki tarafı, kötü kanadı oluşturuyor. Özellikle polis ve yargının, katili yakalama konusunda dikkatsiz davranmasının, polisin, yargının ve katilin kendisinin aynı ataerkil zihniyetin bir parçası olduğu eleştirisi filmin merkezinde konumlanıyor. Katilin infazından önce bile bazıları için bir kahraman haline gelmesi ise hikayenin belki de en rahatsız edici yönü.


Yönetmen Ali Abbasi, İran'dan izin alamadığı için filmi Ürdün'de çekmiş. İran'da gösterimi büyük ihtimalle yasaktır da. Mahsa Amini'nin ölümünden sonra, güçlü İran kadını karakteri, İran sinemasında daha sık görmeye başladık. Bu da suskunluğun ve en önemlisi tahammülün sonuna gelindiğinin güzel bir göstergesi. Klasik bir İran filmi gözüyle bakılmasından ziyade, özgürlük anlayışının kadınların kendilerini özgür hissetmesiyle ne denli alakalı olduğunun bilinmesi açısından izlenmesi gereken bir film olarak görüyorum bu filmleri. Aksi takdirde değil bir Mahsa Amini, bin tane Mahsa Amini de ölse ne fayda.