Beni filmle tanıştıran özelliği, senaryosunun Nick Cave tarafından yazılmış oluşuydu. Tek nedenim buydu filmi izlemek için. Ve bir de son dönemlerde zaten az bulunan western tarzı filmlere nedense daha fazla bir sıcaklıkla yaklaşıyor olmam. ( Aynı yakınlığı Appaloosa 'ya da duymuştum).
Hazır Nick Cave gibi asi bir insanın şiddetinin dozunu arttırabileceği bir fırsatı olmuş, o zaman kesin fazla mikarda kan-şiddet görecez diye tahminlerde bulundum ki yanıltmadı da. Bu konuda piştikçe daha fazla kan görebileceğimizi düşünüyorum ama yönetmenliğinin de daha iyi ellerde olmasının gerekliliğini de es geçmiyorum. Çünkü filme bakıldığından ,az önce de dediğim gibi, zaten az sayıda olan western filmlerinin içinden sıyrılabilecek kalitede bir yapıya sahip. İyi çekilmemiş mi? Güzel, ama kanımca daha iyi olabilirdi. Yönetmenin çekmiş olduğu 6 filmin 3 ünün senaryosunun Nick Cave tarafından çıkması ve tüm filmlerinin müzikleri de Nick Cave tarafından hazırlanması sanırım aralarının zor yıkılacağı anlamına geliyor ve benim bu dileğimin gerçekleşmeyeceğini kabullendiriyor bana ne yazık ki.
Fazla spoiler içermeden filmin sinopsisini sunayım azıcıktan. Asayişten sorumlu bir yüzbaşının geçmişte bir suç örgütü olan 3 kardeşten, en büyüğünü yakalamak için ortancayla yaptığı anlaşmadır. Bu anlaşma gereği ortanca kardeş büyüğü ölü getirecek ve bu sayede idam ile yargılanan küçük kardeşini de kurtarmış olacak. Başta para-çokomel eğrisi gibi basit duran, ver onu -al bunu takası son derece işlevsel gözükse de kişilerin kendi penceresinden baktıgımızda hiç de öyle olmadığını farkedebiliyoruz. Aynı olaya farklı kişilerce bakıp ahlak yargısının kişilerce değişebileceğini, iyi-kötü ayırımını yapmanın her zaman kolay olmadığını görüyoruz.
Sonuçta The Proposition filmi doğu çekimli bir western filmi. Bu yüzden kendine has eklentiler de bulundurmakta. Avusturalya’nın yerlisi aborijinlere uygulanan politikaya, bu toprakları medeniyetleştirecez diyerek kendilerince medeni olmayan kişilerin sırf bu yüzden öldürüldüğüne de ufaktan da olsa sahit oluyoruz filmde. "Medeni insanlar kavga etmezler" tembihleri ile büyümüş bizlere göre (bizlerle kastımın kim olduğunu ben de bilmiyorum) medenileştirmek için savaş açmak, demokrasileştirmek için savaş açmaktan da absürd kaçan bir neden. İngilizlerin anlayışıyla medeni olmak aborijinler için sanırım fazlaca zor ve kabul edilemez. Bunu bir yerlinin yüzbaşının yanından ayrılırken ayakkabısını da bırakmasında görebiliyoruz.
Filmdeki fısıldamalar, ara ara Nick Cave müzikleri ve sinek vızıldamaları.. Bunlar da hoş:)
İzleme nedenim kısmında da dediğim gibi filmin senaristi Nick Cave, yönetmeni ise John Hillcoat. Başrolünde ise çoğumuzun Memento filminden bildiği Guy Pearce , Nil by Mouth filminin küfürbazı Ray Winstone ve Danny Huston var.
belki de haklısın, nick cave olmasaydı benim için de olmayacaktı.. aynı şey katıldıgı festivaller ve aldıgı ödüller için de geçerli midir peki? sanırım evet.. ama ödül alabilecek bir film mi? sanırım o da evet.. ya da bilmiyorum..aşırı duygusalım sanırım:)
YanıtlaSilbende de soundtracki varmış, onu dinleyeyim ben
YanıtlaSilizledikçe, dinledikçe, daha da seviyorum...
YanıtlaSil