Hikayesinin aslında türk insanına pek de yabancı gelmeyeceği bir filmdir A Bout de Souffle. Esas kızı tav etmek için erkeğin oluşturduğu yalan dünya ve oynadığı zengin rolü çercevesince kıza kendini ispatlama çabaları. Fakat film kendini o kadar samimi gösteriyor ki basit bir aşk hikayesinin bile ne denli tatlı anlatılabileceği sunuluyor. Fakat bir çok eski yapımı filmde olduğu gibi sahne ve diyalog kopuklukları bu filmde de mevcuttur fakat filme olan bakışınız bunları görmezden gelmenize neden oluyor (farkettirmiyorum).
-William Faulkner'ı tanıyor musun?
-Hayır..Yattın mı onunla?
Belki de bu diyalog ve sahne kopukluklarnı ilk uzun metraj deneyiminde fazla göstermemek istemiş olacak ki uzun diyalog ve sahnelere ağırlık vermiştir. Aralarında Michel’in Patricia ile ilişkiye girmek için yaptığı kurlar ve oluşan komik diyalogların bulunduğu 22 dakikalık (film 90 dakikadır) hotel odası sahnesi vardır. Filmin güzel sahnelerinden de biridir hatta.
À bout de souffle, Godard’ın ilk uzun metrajlı filmi olmasına rağmen en beğenilen filmleri arasındadır. Bunda hikayenin izleyicide bıraktığı tat ve Godard’ın gördüğü desteğin önemli etkisi vardır. Senaryo yazımında Godard’a eşlik eden Fahrenheit 451 filminin yönetmeni Traffuat (ki hikaye aslında bunundur, Godard düzenlemesini yapmıştır), teknik destekte de o zamanlar Godard'dan daha deneyimli fransız yönetmen Jean-Pierre Melville var. Filmde basın toplantısı yapan yazarı oynayan kişi de Melville dir. Bu sahnede kadınlar hakkındaki bir takım düşüncelerden bahseder. Aşkın erotizmden farksız olduğunu; hayattaki 2 önemli şeyin kadın ve erkek olduğunu.
W.Faulkner - İnsan güzel bir kızı zengin bir adamla görünce, kızın iyi bir kız,adamınsa aşağılık biri olduğunu söyleyebilir.
Muhabir - Brahms'ı sever misiniz?
W.Faulkner - Herkes gibi sevmem
Muhabir - Hayatta en büyük amacınız nedir?
W.Faulkner - Ölümsüzleşmek. Sonra da ölmek.
bu kadın çok güzel arkadaş !
"hafıza boş birşey..
YanıtlaSiltümüyle boş bir teminattır"
vaaaav nihayet bir godard kritiği! bugünleri de gördük nihayet! :)
YanıtlaSilÀ bout de souffle'nin kritiğini dün ben yazmaya niyetlendim, iyiki de yazmamışsım siz daha iyi yazmışsınız :)
YanıtlaSil@ leper messiah
YanıtlaSilbu yazıya film kritiği demek tam mümkün deil açıkcası.. sadece hayran oldugumu fakat verdiği hazzı anlatamadıgımı ispatlamak için yazmayı demedim,sanırım da ispatı oldu:)
bi kritik senden bekliyorum ama..
"new york herald tribune!"
YanıtlaSilgodard bir başkadır, bande a part 'ından alphaville sine, nouvelle vague sine kadar. jean seberg güzeldir güzel olmasına ama anna karina her daim favorimdir :)
@Alässe_isis
YanıtlaSilne yalan söleyeyim, onun da ayrı bi tadı vardır(hepsini tadan biri gibi konuştum). o da olur farketmez yani:p
sanırım o kısa saçlarıyla seberg bir çok erkeğin listesinde daha üst sıradadır.. deil mi beyler?
anna karina konusunda hem fikirim. "nouvelle vague" dedim miydi anna karina'dan başkasını tanımam. jean seberg'de güzel tabi, ama sadece güzel :)
YanıtlaSilbeni hayal kırıklıgına ugrattın mesih:p
YanıtlaSilAlıntı:
YanıtlaSil"W.Faulkner - İnsan güzel bir kızı zengin bir adamla görünce, kızın iyi bir kız,adamınsa aşağılık biri olduğunu söyleyebilir.
Muhabir - Brahms'ı sever misiniz?
W.Faulkner - Herkes gibi sevmem
Muhabir - Hayatta en büyük amacınız nedir?
W.Faulkner - Ölümsüzleşmek. Sonra da ölmek."
Burda "Faulkner" yerine "Mon seigneur Parvulesco" denmek istendi de bir "yanlışlık hatası" oldu herhalde:) Bu videoda malum konuşmanın kendisi var: http://www.youtube.com/watch?v=UtdFLQUCQD4
Godard hayranı olduğunuzu belirten hoş bir yazı olmuş, tebrikler.