Mekan Kanada' nın Montreal şehri.Tarih 70li yılların henüz başı.
Her ailenin kendine has bir yapısı ve her bireyin farklı karakterleri vardır.Montreal'de Fransız bir ailenin bireyleri olan sert mizaçlı,katolik bir baba;merhametli,çocuklarına düşkün,tost ütüleyen bir anne;serseri olma eğiliminde ailenin en büyük çocuğu;ketçap şişesindeki bilgileri bile merakla okuyan bilgili abi;spora meraklı olan diğer abi ve Hz.İsa ile aynı tarihte doğan, kafasındaki bir tutam beyaz saç yüzünden büyük beklentiler içinde olunan küçük çocuk Zac.
Baba-oğul çatışmalarını ele alan filmde Zac'in hayatının 20 yılını ve bu 20 yılın içinde bastırılmış duygularla birlikte aile içi ve çevresel sorunları ve genç bir çocuğun kimlik arayışını izliyoruz.Sert mizaçlı babanın oğluyla vakit geçirmesi ve küçük oğluna ilk başlarda verdiği destekle onu hayata hazırlamasıyla Zac'in babanın gözünde en çok sevilen evlat olduğunu hissediyoruz.Lakin babanın Patsy Cline sevgisi ve elindeki en değerli varlık olan cdnin Zac tarafından kırılması ve 5 yaşındaki Zac'in annesinin kıyafetlerini giyip takılarını takması babasıyla arasında ki ilişkiyi sarsıyor.Bu hareket baba için eşcinsellik kokan hareketler ve bu ailede bu sapkınlıkta bir evlad olmamalıdır.Aile içinde konuşarak halledebilicekleri sorunları,tabu olarak varsayıp susmayı tercih etmeleri ve babasının Zac'e eskisi kadar değer vermediğini hissetirmesi beraberinde daha çok sorunu getiriyor.Murathan Mungan'ın Sahtiyan adlı şiirinde dediği gibi '' yani ki eksik babalardır bazı çocukların bütün eşcinselliği''.İstediği ambalajın dışında kalan oğlundan ümidi kesmesi ve düzelmesi için tek çare olarak evden uzaklaştırıp kampa yollamayı düşünmesi Zac'i eşcinselliğe daha çok yakınlaştırmıştır.
Geceleri 'normal' bir çocuk olmak için dualar eden Zac ergen bir genç olduğunda içindeki duyguları bastırıyor hatta kız arkadaş bile ediniyor.Babası bu durumdan memnundur ancak her zaman oğlunun eşcinsel olduğunu düşünüyor.Devamında sinirle ve yanlış anlamayla verilen bir sürü karar,insanları olduğu gibi kabul etmek için önce tabuların yıkılmasının gerektiğini anlatan sıcak bir aile filmi.
Film Kanada yapımı ve yönetmenliğini Jean-Marc Vallée yapıyor.Zac rolünde ise Marc-André Grondin var.Ayrıca babanın Charles Aznavur'un Emmenez Moi adlı şarkısını seslendirmesi, dönemin en vurucu şarkılarından olan Jefferson Airplane'a ait White Rabbit ( ki benim de en çok sevdiğim şarkılardandır),Pink Floyd'dan David Bowie'ye geniş bir yelpazade müzikal anlamda güzel işlerle filmin bezenmesi dönemin müziklerine ilgi duyanlara büyük bir keyif verecektir.
Özetle biraz klişe sözler ama farklılıklarımızdan çekinmemeliyiz.Ülkeden tutun da çekirdek aileye kadar her oluşum içinde bizden herhangi bir konuda farklılıkları olan insanlar mutlaka olucaktır.Sonuç olarak önemli olan bu farklı olanı yadırgamamak ve onu olduğu gibi kabul edip,koşulsuz sevmektir.Aynen uyuşturucu yüzünden ölen abisinin mezarına çicek yerine marihuana yaprağı koyan Zac gibi.
o kadar atarlı ve bazı konularda muhafazakar otesi bi baba olmasına rağmen evdeki şiddetin neredeyse sıfır olması da cok etkileyici gelmişti bana . hatta evde şiddet olsa bu kadar belli olmayabilirdi baba'nın ağırlığı.
YanıtlaSilbi de zac'in david bowie- space oddity'i söylediği sahne akıllardan çıkmıyor .
kesinlikle berraque'a katılıyorum, zira her an babasının Zac'e kafa atmasını bekledim film boyunca. o pasif şiddet insanda nasıl bir gerilim yaratıyorsa o işte:/ zac'in küba'ya(başka bi yer de olabilir emin deilim ama otantik bi yer olduğu kesin!) gittiği sahneler de ayrıca hoştur, birazcık hızlı atlanmış ve havada kalmış olsa da Zac'te yarattığı etki ilginçtir sahiden. beklediğimden çok daha farklı bir tepki olmuştu bu çünkü:/
YanıtlaSil@ Amelie Poulain
YanıtlaSilKudüs'e gitmişti.Kimlik arayışı için.Hz.İsa faktörü yüzünden.
ayy Kü'sünü tutturmuşum en azından=)
YanıtlaSilen sevdiklerimden.
YanıtlaSilayrıca müzikler şahanedir. space oddity'yi her dinlediğimde sahneler gözümde canlanır.
1 hafta boyunca drup drup space oddity' i söylememe sebep old u film.
YanıtlaSilaa, bu filmi izlemeliyim.
YanıtlaSilüstelik david bowie yi gördükten sonra yazıya atladım direkt. :)