1 Eylül 2010 Çarşamba

il buono il brutto il cattivo


Yazıya başlamadan önce itinayla belirtmek istediğim üç şey var: Birincisi imdb takipçilerine; inception, the good the bad and the ugly’den daha güzel ya da özel bir film değil. İkincisi bu yazı muhakkak ağır spoiler içerecektir, ama bu öyle bir filmdir ki spoilerlar hiçbir şey kaybettirmez. Üçüncüsü western-aksiyon sevmeyenlere: bu filmi kesinlikle seversiniz.

Filmin adı, iyi kötü ve çirkin. For a fistful dollars ve for a few dollars more bu üçlemenin güzel olan ilk iki filmi, fakat harika olan budur. Sergio Leone'nin yönettiği bu filmden daha güzel olabilecek tek western filmi ise yine Leone'nin yönettiği Once Upon a Time in America'dır, ki bence değildir de.

İşe Clint Eastwood’un canlandırdığı iyiden başlayalım. İyi kesinlikle iyi bir adam değildir. Maddi-manevi hiçbir değeri umursamaz. Kaba, küstah ve vahşidir aynı zamanda. Süregelmekte olan sistemden iğrenç bir şekilde faydalanmaktadır. Para için insan öldürür, idama terk eder. Vicdansız bir şekilde çölde bırakıp gider ortağını, çünkü onun artık daha fazla para etmeyeceğine inanır. "The Ugly"nin filmin sonunda söylediği gibi, tam bir o. çocuğudur. Onu iyi yapan tek şey, ona her zaman kazık atmaktan çekinmeyen "the ugly"yi astığı ipten kurtarması belki de.

The Bad: Lee Van Cliff abimiz canlandırır bu mükemmel tiplemeyi. Kendisi kötüdür, ama iyiden daha kötü değildir. Prensiplidir, başladığı ve para aldığı işi asla bitirmeden gitmez. Fakat onun da para için yapmayacağı şey yoktur. Hayatın sillesini yemiş bir adamdır ve kaybedecek bir şeyi yoktur artık. Takım elbiseyle dolaşır ortalıkta, her zaman güzel gözükür. Gelmiş geçmiş en kral kötüdür. Onurludur çünkü. Yalan söylemez ihtiyaç da duymaz, her türlü rajonu kesebilir.

The Ugly: Köylü ve fakir olduğu için dışlanmış bir karakterdir. Eli Wallach tarafından canlandırılan "the ugly"nin altınlar için yapmayacağı şey yok. Kendisinin dediğine göre, onun geldiği yerde hayatta kalmak için ya rahip olmak gerek ya da haydut, erkek kardeşi rahip olmak için onları terketti çünkü o haydut olamayacak kadar ödlekti. Filmde en enine boyuna bu karakter işlenir. İyi ve kötü filmde bir tipleme, çirkin ise karakterdir. Siyah ve beyaza griyi katan en eski filmdir benim bildiğim kadarıyla. Western filmi olduğundan aksiyona doyuyorsunuz tabi ki, ama ne aman bu bi şey mi denilecek aksiyonlar var ne de böyle bi şey olmaz diyebileceğiniz.

Film bir yandan amerikan iç savaşına da değiniyor, fakat bunu gözümüze sokmuyor. Savaşın aptallığını ise şu güzel replikle özetliyor:
çirkin : altınlara ulaşmak için karşıya geçmemiz şart. ama bunlar savaşırken dünyada geçemeyiz.
iyi : ya köprüyü havaya uçurursak?
çirkin: o zaman bu aptallar savaşmak icin başka yere giderler!

Filmde elbet daha çok şey var. Ama ben sadece soundtrack'e de değinip bırakacağım. Ennio Morricone tarafından yapılan bu müzikler filme cuk diye oturmuş, her dinlendiğinde de tüylerin diken diken olmasına sebebiyet vermiştir.

Bitirecektim ama finali söylemezsem olmaz. 7 dakika sürer bu final iyi, kötü ve çirkin arasında bir düellodur. İçiniz hop eder, heyecanlı bir bekleyiştir. Filmin gidişinden kimin hayatta kalacağını bilirsiniz ama orada bir heyecan sarar işte. Ennio oradan verir müziği adı da "The Trio"dur hatta. Ölümdür ölüm.

3 saatlik bir film, ama sıkıcı diyenlere inanmayın.

İki tür insan vardır, bu filmi izleyen ve izlemeyen. O kadar diyorum.

KONUK YAZAR: Çağla Tabak
http://blogtoplumlarinafyonudur.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder