Parker Finn, ilk filmi 17 milyon dolar bütçe ile çekmiş ve dünya genelinde 250 milyon dolarlık bir izleme yakalamıştı. İkinci filmde elini arttırıp bütçeyi 30 milyon dolara çıkarmış. Bu genişlemeyi yalnızca bütçenin görünen yüzü olan prodüksiyonda görmüyoruz, aynı zamanda hikayenin kendisi de genişlemiş. Serinin ilk filmdeki bireysel gerilimi, daha sosyo-kültürel eleştiri çerçevesinde bir tipolojiye evirmiş ve sahne hayatı yaşayan tüm ünlülerin hayatına taşımış. Korku türünde 2024 yılının iyisi iddiasında bulunan ve daha önce blogumuza da konu olan Longlegs ve Oddity filmlerini yazarken, Smile 2'yi görmeden bu iddia hava kalır demiştim. Ve gördük. Gerilim olarak Oddity yine beni bir nebze almış olsa da, giderek daha da bir film oluşuna şahit olduğum Smile 2 senenin en iyi korku filmi olabilir.
Film, ilk filmin kaldığı yerden hikayeyi alarak başlıyor. İlk filmin sonunda iblisin, kötü ruhun,lanetin (ya da her neyse) polise geçtiğini görmüş ve orada sonlandırmıştık. Bu filmde ise ilk filmi hızlı şekilde ikinci filme bağlıyor ve direkt kendi hikayesine geçiş yapıyor. Kısa tutması gerekiyordu, çünkü hikaye de üslup da, sunum da değişmiş, daha geniş alana yayılmış.
Filmin geçiş yapılan yeni hikayesinde ünlü şarkıcı Skye Riley (Naomi Scott) bu laneti kapan ve film boyunca taşıyan kişi oluyor. Lanet öncesi geçirdiği trafik kazasının travmasını yeni atlatmış, uyuşturucu kullanıp bir kişinin ölümüne sebep olmuşsa da yine toparlanabilmiş ve yeniden turnelere başlayacak güce ve motivasyona erişmiş bir şarkıcı iken, laneti kaptıktan sonra yine altüst oluyor. Bu altüstlük sadece bir bireyin korku sanrıları görmesi, halüsinasyon nöbetleri şeklinde değil, daha sosyolojik bir sorun üzerinden gidilerek anlatılıyor. Yaşadıklarını çevresine dillendirmesine rağmen görmezden gelinmesini, kendisinin tüm zorluklara rağmen sahnede gülümsemesi gerektiğinin söylenmesini kaldıramıyor. Sorunun kendisi gülümsemek iken hele. Popüler bir figürün hayatını merkeze alarak ünlülerin güleryüzlü, mutlu görüntülerinin ardında saklanan psikolojik yüklerini ve bu yüklerin bedelini bize göstermeye çalışıyor. Tüm bu bedele rağmen yine o şan, şöhreti ve peşine gelecek olan parayı isteyecek de olacaktır elbet. Ama bu lanetin sadece kendisine değil, çevresini de dönüştürdüğünün ve hatta çevresine zarar veren unsura dönüştüğünün de bilinmesini istiyor.
Filmin geçiş yapılan yeni hikayesinde ünlü şarkıcı Skye Riley (Naomi Scott) bu laneti kapan ve film boyunca taşıyan kişi oluyor. Lanet öncesi geçirdiği trafik kazasının travmasını yeni atlatmış, uyuşturucu kullanıp bir kişinin ölümüne sebep olmuşsa da yine toparlanabilmiş ve yeniden turnelere başlayacak güce ve motivasyona erişmiş bir şarkıcı iken, laneti kaptıktan sonra yine altüst oluyor. Bu altüstlük sadece bir bireyin korku sanrıları görmesi, halüsinasyon nöbetleri şeklinde değil, daha sosyolojik bir sorun üzerinden gidilerek anlatılıyor. Yaşadıklarını çevresine dillendirmesine rağmen görmezden gelinmesini, kendisinin tüm zorluklara rağmen sahnede gülümsemesi gerektiğinin söylenmesini kaldıramıyor. Sorunun kendisi gülümsemek iken hele. Popüler bir figürün hayatını merkeze alarak ünlülerin güleryüzlü, mutlu görüntülerinin ardında saklanan psikolojik yüklerini ve bu yüklerin bedelini bize göstermeye çalışıyor. Tüm bu bedele rağmen yine o şan, şöhreti ve peşine gelecek olan parayı isteyecek de olacaktır elbet. Ama bu lanetin sadece kendisine değil, çevresini de dönüştürdüğünün ve hatta çevresine zarar veren unsura dönüştüğünün de bilinmesini istiyor.
İlk film ile kıyaslandığında;
İlk Smile filmi, psikolojik bir travmayı şeytansı bir varlık aracılığıyla işleyerek ele almıştı. Smile 2 ile daha geniş bir bütçeye ve daha gösterişli bir yapıma sahip olsa da ilk filmin basit ama etkili formatının dışına çıkıyor. Bu çıkış, filmin fikirsel derinliğini arttırma ve daha geniş sosyal çevreye yaymak için olsa da, gerilim temposu yer yer düşüyor. Filmdeki genişleme ile, Naomi Scott'ın canlandırdığı Skye Riley karakteri, popüler kültür baskıları ve medya eleştirisi gibi unsurların şöhretler üzerinde oluşturduğu gerilimi sunan bir perspektif sunuyor.Ancak bu genişleme hikayeyi daha geniş alana taşıyarak ana unsur olan 'korku'nun ikinci plana atılmasına neden oluyor. İlk filmden daha büyük, daha iyi bir yapım, daha bir film ama daha az geren diyerek kıyaslamadaki özetlememi yapmış olayım.
İlk Smile filmi, psikolojik bir travmayı şeytansı bir varlık aracılığıyla işleyerek ele almıştı. Smile 2 ile daha geniş bir bütçeye ve daha gösterişli bir yapıma sahip olsa da ilk filmin basit ama etkili formatının dışına çıkıyor. Bu çıkış, filmin fikirsel derinliğini arttırma ve daha geniş sosyal çevreye yaymak için olsa da, gerilim temposu yer yer düşüyor. Filmdeki genişleme ile, Naomi Scott'ın canlandırdığı Skye Riley karakteri, popüler kültür baskıları ve medya eleştirisi gibi unsurların şöhretler üzerinde oluşturduğu gerilimi sunan bir perspektif sunuyor.Ancak bu genişleme hikayeyi daha geniş alana taşıyarak ana unsur olan 'korku'nun ikinci plana atılmasına neden oluyor. İlk filmden daha büyük, daha iyi bir yapım, daha bir film ama daha az geren diyerek kıyaslamadaki özetlememi yapmış olayım.
Ancak hakkını vermem gereken bir şey daha var ki o da Naomi Scott'ın oyunculuk performansı. Sempatisinde de korkusunda da izleyiciye duygu aktarımını başarılı şekilde veriyor. Canlandırdığı Skye Riley'in sahte gülümsemelerinin ardındaki korku ve yalnızlığın giderek paranoyaya dönüşünü etkileyici şekilde izleyene gösteriyor. Yan karakterlerin çok bir önemi yok ve gerek de yok gibi duruyor. Naomi Scott filmi tek başına sırtlayıp götürüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder