Bastırılmış öfkeyi, kırılgan erkeklik duygusunu ve kimliğin içten içe çatırdayan yapısını; neyin rüya neyin gerçek olduğunu ayırt edemediğimiz bir atmosferle sunan The Thinsg You Kill (Öldürdüğün Şeyler) filmi, bu sene izlediğim en iyi Türkiye filmlerinden biri. Türk filmi diyemiyorum; çünkü hikayesi Türk, oyuncuları Türk, mekanı Türkiye olsa da yönetmeni İran'lı. Ama o da yetmiyor, film Kanada'ya ait ve Kanada'nın bu seneki Yabancı Dilde Oscar aday filmi bu film. 
26 Kasım 2025 Çarşamba
Öldürdüğün Şeyler: Kimse Tek Bir Kişi Değildir
18 Kasım 2025 Salı
Pluribus: Kolektif Benlik ve Zorunlu Mutluluk
Dizi, bilim insanlarının uzaydan gelen ve tekrar eden bir sinyali fark etmesiyle başlıyor. Her türlü varyasyon deneniyor ve en son bu sinyalin bir RNA tarifi içerebileceği düşünülüyor. Tarifin olası bileşenleri fareler üzerinde aylarca deneniyor ama farelerde bir değişiklik gözlenmiyor. Taa ki farelerden biri labte çalışan bir kadını ısırana kadar. Bir süre garip bir tepkimeden sonra normale dönen insanlar diğer insanlara da bu garip virüsü bulaştırma peşine düşüyor ve neticede kısa sürede tüm insanlığa bulaşıyor. Bu virüs, bulaştığı tüm insanlığı tek bir kolektif bilinç haline getiriyor. Tüm bilgilerin tek bir havuzda toplandığı ve herkesin o havuzdan faydalandığı 'all in one' durumu. Ancak 13 kişi müstesna. Ve bu 13 kişiden biri de başrolumuz Carol Sturka.
İkinci konuya, ne anlatmak istediği mevzusuna gelecek olursak, burada çeşitli tahminler var. Akla ilk gelenin bunun bir Yapay Zeka, hatta Chat GPT eleştirisi olduğu. Değişime uğramayan 13 kişiye tahsis edilen asistanların (ki baş karakterimiz Carol'a tahsis edilen de yukarıda fotoğrafını gördüğünüz Zosia (Karolina Wydra) ) sürekli gülümseyerek ve her konuda yardımcı olarak yaklaşması. Kolektif bilincin Carol'a her istediğini vermesi, gereksiz derecede olumlu yaklaşması, tehlikeli bir şey istese dahi (ki el bombası bile tedarik ediyorlar) 'evet' denmesi, yanlış anlama korkuları üzerinden sürekli özür dilemesi konuyu Chat GPT'ye benzeten diğer unsurlar. Hatta bu virüsü kapan 6 yaşında bir çocuğun, dünya üzerinde bulunan tüm bilgilere vakıf olması da, Chat Gpt'ye erişimi olan herkesin aslında her şeye vakıf olma durumuyla eşleşiyor. Ancak dizinin yaratıcısı Vince Gillian, bu dizi fikrinin 10 yıl önce oluşmaya başladığını, o yıllarda 'yapay zeka' kavramı hayatımızda olsa da, Chat Gpt'nin henüz var olmadığını ısrarla söylüyor.
Giriş kısmında bahsettiğim, "kötü görünen bir sonun aslında iyi; iyi görünen bir düzenin aslında korkutucu olabileceği" düşüncesinin oluşması da bu sebebe dayanıyor. Bilim dünyasında ve sinemada yapay zeka kavramı hep feci son ile bitiyor. Terminatör'de Skynet, Matrix'te makinalar hep bizim sonumuzu getirdi, bizi karanlığa ve karamsarlığa mahkum etti. Ancak burada mutluluğu vaadeden bir yapay zeka formuyla karşı karşıyayız. Bunun için de bir takım bedeller ödememiz gerekiyor elbet, o da özgür irade.
Kolektif Bilinç vs Vahdet'i Vücut
HATIRLATMA: Son yazıdan (30/10/25) bugüne (17/11/25) 245'i ateşkesten sonra olmak üzere 953 kişi daha Gazze'de İsrail tarafından öldürüldü !
31 Ekim 2025 Cuma
Sırat: Techno Dininde Kayboluş ve Varoluş
İslam inancına göre Sırat Köprüsü; insanların imanına ve eylemlerine göre geçip geçemeyeceği, geçerlerse cennete, geçemezlerse cehenneme gideceği bir köprüdür. Kimi rüzgar gibi geçer, kimi kayıp düşer. İspanyol asıllı Fransız yönetmen Oliver Laxe'in Fas'ta çektiği bu filmdeki çöl yolculuğu, bu köprünün dünyadaki karşılığıdır. Filmdeki her bir ölüm, karakterin tabi olduğu sınavdan geçememesinin görsel bir metaforudur. Ve bunu çölün ortasında yankılanan bir techno müzik ritmiyle anlatıyor.
Oliver Laxe'in, insanlığın modern çağdaki manevi çöküşünü anlattığı Sırat filminde, bir baba-oğulun kayıp kızlarını ararken kendilerini çölün ortasında, bir 'rave*' kültürünün içinde bulmalarını anlatıyor. Ancak yönetmenin ilgilendiği şey, bu basit 'kayıp arama' anlatısından çok daha fazlası; insanın varoluşu, inanç, ölüm ve umut kavramları asında gidip gelişi.
Filmin merkezinde Luis (Sergi Lopez) ve oğlu Esteban (Bruno Nunez) var. Kendisinden haber alamadıkları kızını bulmak için arayışa giren baba Luis, yolculuk ilerledikçe içsel bir anlam arayışına da girişiyor. Raver'larla tanışmaları, edinilmiş yeni bir aile duygusu yaratırken, aynı zamanda uygarlığın yıkıntıları arasında kurulan geçici toplulukların da alegorisi haline geliyor. Bunu da askerlerin baskınla dağıttığı parti grubundan kaçarken edindiği bu yeni minik grubuyla yolculuğa devam etmesinden anlıyoruz.
Filmin ilk yarısı, kayıp kızı peşinde koşan bir babanın çaresizliğini seyretmekle geçiyor. Ancak ikinci yarısında anlatı birden değişiyor. İzleyiciyi hazırlıksız yakalıyor bu kopuş. Filmdeki karakterler kadar izleyici de şoka giriyor anlık bu kopuş sırasında. Ve noktadan sonra Sırat filmi, bir yol filminden çıkıp, kıyamet anlatısına dönüşüyor. Techno kültürü bir eğlenceden ziyade, ölümle dans etmeye benzeyen, ölümü yaadeden bir ritüele dönüşüyor. Bahsettiğimiz o beklenmedik kopuş sahnesinin ilerleyen dakikalarında baba Luis'in kendisini müziğin ritmine bırakıp dans ettiği sahne, dini bir ritüel gibiydi. Sufilerin kendilerini müziğin ritminde kaybedişi gibi bir ruhani kayboluş veya belki de ruhani bir varoluşa evrildiğini hissediyoruz. Bence film bu dans ile bitmeliydi ve benim için daha da etkili bir film olurdu.
Filmi, ismini aldığı 'sırat köprüsü' metaforu üzerinden okuduğumuzda, bu çöl yolculuğu boyunca ölen karakterlerin her biri, insanın varoluşsal sınavındaki düşüş/kaybediş biçimlerini temsil ediyor diyebiliriz. Ruhsal olmanın yanında fiziksel elenmenin de yaşandığı bu yolda, cezalar Tanrı'nın değil, insanın kendi içindeki cehennemin tezahürü de diyebiliriz.
Luis ve Estaban'ın köpeği Pipa'nın LSD'li atık yüzünden hastalanması, filmdeki sembolik dönüm noktalarından ilki. Köpek burada doğanın saflığını ve koşulsuz sevgiyi temsil etmekle ortamın en günahsızı. Onun zehirlenmesi, insanlığın doğayı ve masumiyeti mahvetmesinin bir göstergesi. Ve bu günahtan sonra bireylere cezalar kesilmeye başlanıyor.
Mesela grubun merkezinde yer alan Jade (Jade Oukid) karakteri, film boyunca techno müziği 'bedensel bir dua' olarak görüyor. Tanrı'ya değil, ritme inanıyor adeta. Yolun ilerleyen kısmında yaşadığı kayboluş, ruhsal yönelimini tamamen dünyevi bir transa indirgemesinin bedelidir. Belki de kendi inancı çerçevesinde bir kurtuluşa ermiş, nirvanaya ulaşıp kendisini orada yok etmiş de olabilir. Bir nevi vahdet-i vücut.
Filme teknik açıdan bakacak olursak , yönetmen 16mm lik kamera tercihi ile bir garçeklik yaratmak istemiş diyebiliriz. Ortamın tozunu organik şekilde izleyiciye hissettiriyor. Oyunculuklara baktığımızda çok da bir ustalık görmüyoruz, zira buna gerek kalmıyor. Herkes kendi doğallığını oynuyor gibi. Filmde birden fazla dilin kullanılması, oyuncuları kendi dilinde rahat ettiriyor diyebiliriz.
Filmin en çarpıcı teknik unsuru şüphesiz ses tasarımı. Sus bu filmde yalnızca atmosferi değil, anlatım kendisini de taşıyor. Technonun metalik ritimleri ile çölün uçsuz doğallığı iç içe geçince transa geçme isteğini izleyici de oluşturuyor. 2 gündür sufi techno dinleme isteğim buradan geliyor.
*rave: tekrar eden ritimlere sahip elektronik müzik ile dans edilen partilerdir.
HATIRLATMA: Son yazıdan (09/10/25) bugüne (30/10/25) 3'ü açlıktan 1035 kişi daha Gazze'de İsrail tarafından öldürüldü !
10 Ekim 2025 Cuma
Kurtlar: Süresi Kısa Derdi Büyük
Genç yönetmen Ecre Begüm Bayrak'ın politik bilinçle örülü Kurtlar adlı kısa filmi, ilk bakışta küçük bir Anadolu kasabasında geçen yerel bir sorunu anlatıyor gibi görünse de, aslında adalet, suç, tanıklık ve sorumluluk kavramlarının bulanık sınırlarını cesurca sorguluyor. Yönetmenin kendi deyimiyle film, "mağdur-tanık-fail" üçgeninin iç içe geçtiği bir evrende, bireyin suskunluğu üzerinden toplumsal bir eleştiri getiriyor.
Önceki gün Kurtlar filminin, yönetmeni Ecre Begüm Bayrak'ın da katıldığı bir gösterimine gittim ve filmi daha önce izlemiş olmama rağmen nihayet yönetmeniyle de izleme fırsatım oldu. Kendisine yöneltilen sorular ve verdiği cevapları da not ederek yazıma eklemeler yaptım. Buna ek olarak yönetmenin ötekisinema.com'da Banu Bözdemir'e verdiği söyleşiden de faydalandım. Tüm bunlara yönetmen Ecre Begüm Bayrak'ı biraz da olsa kişisel tanışıklığımı da ilave ederek film için bu yazıyı oluşturdum. Hikayesinin ötesinde, küfesinde yüklü dertler barındıran bir yapım olduğunu söylemeliyim öncelikle. Saatlere sığmayacak bu derdi anlatması için 20 dakikada kullanmış. Ancak ben bu filmi sanki uzun metrajmış gibi yorumlayacağım ve kısa film oluşundan mütevellit hikayedeki sıkışmışlıkları, bazı karakterlerce (asker ve fatma) 'kör göze parmak' şeklinde atılan tiratları es geçeceğim. Kısadır, olur onlar. Ve başlayalım.
Kaymakamın eşi Ilgın, bir senarist olarak köyde yaşananları gözlemlemeye ve not etmeye başlar. Başta tarafsız gibi görünür, fakat bu tarafsızlık onu etik bir ikileme sürükler. Çünkü bakkalda, mezarda, evde komşuları dinler ve yaşanan acılara tanıklık eder ama hiçbir şey yapmaz. Bir sanatçıdan beklenen tepkinin karşısındaki bu tepkisizliği ve iki yüzlülüğü komşusu Fatma suratına vurur bir konuşmasında.
Yönetmen'in ifadesiyle, film mağdur-tanık-fail kavramlarının iç içe geçtiği bir dünya kuruyor. Oluşan tablo şu şekilde:
- Köylüler bir yandan mağdur, diğer yandan kendi adaletlerini kurarken fail konumuna geçiyor.
- Ilgın tanık olarak başlıyor; ancak sonradan, önce failleşiyor ve sonra mağdura dönüşüyor.
- Behçet ise devletin temsilcisi ve sitemin adaletsiz simgesi olması hasebiyle fail ve tanık kısımlarında bulunuyor.
Filmin mekanı olan kasaba, Anadolu sinemasının klasik temsillerini anımsatsa da, yönetmen bakışı bu kalıpları biraz tersine çeviriyor. Yönetmen, köylüleri 'ilkel' ya da 'irrasyonel' bir topluluk olarak değil, adaletsizliğe karşı kendi yöntemleriyle direnen insanlar olarak konumlandırıyor. Köylülerin öfkesi, çocuklarını kaybettikleri kanala ve bu ölümleri görmezden gelen devlete yönelmiş haklı bir isyanın sembolü haline geliyor.
HATIRLATMA: Son yazıdan (02/10/25) bugüne (09/10/25) 20'si açlıktan 969 kişi daha Gazze'de İsrail tarafından öldürüldü !
3 Ekim 2025 Cuma
Skunk: Suça Sürüklenen(!) Çocuklar
Skunk filmi, ailesinden şiddet gören ve devletin gençlik bakım merkezine yerleştirilen Liam'ın gözünden gösteriyor. Film, Liam'ın (Thibaud Dooms) sahip olduğu bu aile için 'çocuğun en güvenli olması gereken yerin neden en tehlikeli alan haline geldiğini' sorguluyor. Buradan baktığımızda Liam'ın gençlik bakım merkezine yerleştirilmesini ilk bakışta bir kurtuluş olarak görebiliriz. Ancak yönetmen burada bir başka gerçeği ortaya koyuyor; devlet kurumları, çocukları korumak için tasarlanmış olsalar da çoğu zaman şiddetin yeniden üretildiği, sevgisiz yerlere dönüşüyor. Filmdeki kurum da baskın kişilikler, sürekli gerilim ve patlamaya hazır şiddet ile dolu. Bu noktada Skunk, kurumların da bireylerin yaralarını sarmaktan çok, derinleştirdiğini gösteriyor. Bu yüzden cezaevlerine girmiş çocuklar çıktıklarında daha fazla suç makinesine dönüşüyor. Islah yöntemindeki pratiksel hatalardan dolayı.
HATIRLATMA: Son yazıdan (14/09/25) bugüne (02/10/25) 18'i açlıktan 1354 kişi daha Gazze'de İsrail tarafından öldürüldü !
20 Eylül 2025 Cumartesi
Yönetmenin İlk Uzun Metraj Filmi: Sonnike
Küçük bir çocuğun önüne bir top yuvarlanır ve onun topa vuruşuna göre 'bu çocuktan topçu olur' denirdi. Hangi ayakla vurduğuna göre mevkisi bile şekillenirdi. Sol ayakla vuruyorsa kesinlikle defansta heder edilmez. Bir yönetmenin ilk filmi de çocuğun önüne yuvarlanan o ilk top gibidir. İlgisine, vuruşuna, tercih ettiği ayağına bakılır. Teknik aksaklıklar ve oyunculuklar göz ardı edilir, odak noktası anlatının kendisi ve anlatım metodudur. Yönetmenin kendisini ayıklayıp, o filmden çıkarabiliyorsak eğer, hakkında bir fikrimiz oluşabiliyor. Nitekim ilk uzun metrajını taze taze izleyip yazdığım ve metodunu belli etmiş ve bunu çok da iyi şekilde icra etmiş Philip Barantini, geçen hafta Emmy ödüllerinde En İyi Yönetmen ödülünü kucaklayan kişi oldu. Kendim almış kadar sevindim. İşte ileride kaldıracağı ilk ödülde sevineceğim bir diğer yeni yönetmen de bu kişi; Jesper Quistgaard.
Polisinden rahibesine, tamircisinden kasabına kadar herkesin birbirini ismen tanıdığı bu küçük kasabada bu sır 14 gün nasıl saklı tutulabilmiş, devletin ya da Vincent'ın kulağına gitmeden nasıl mümkün olabilmiş, işte bunlar yeni bir yönetmenin ilk filmi için görmezden gelebileceğimiz kısımlar. Bir diğeri de belki de 'aileye duyulan ihtiyaç' temasının bazı sahnelerde doğrudan dile getiriliyor oluşu. Oysa yönetmen Quistgaard bu duyguyu, kelimelere bırakmadan filmin anlatısında gösterebilmişti. Bu da yönetmenin ileride daha iyi işler çıkarabileceğinin kanıtı gibi duruyor.
16 Eylül 2025 Salı
Together: Romantik Mit bezeli Body Horror
Filmin eksikliklerini de görmezden gelmemek gerekiyor. Öncelikle, mitolojik arka plan çok güçlü olmasına rağmen karakterlerin psikolıjik derinliği yeterince işlenmediği için bu mit bazen sadece yüzeyde kalıyor. Ayrıca filmin ritmik temposu da dengesiz. İlk bölümde ilişkiye dair gerçekçi çatışmalar güzelce kuruluyor ama finalde olayların hızla toparlanması ve kolay açıklamalara girişilmesi filmin etkisini düşürüyor. Olay hızlıca çözülüp, tüm gizemlerinden arındırılarak seyirciye buyur ediliyor adeta.
HATIRLATMA: Son yazıdan (10/09/25) bugüne (14/09/25) 18'i açlıktan 215 kişi daha Gazze'de İsrail tarafından öldürüldü !
15 Eylül 2025 Pazartesi
77. Emmy Ödülleri: Adolescence Damga Vurdu
Diğer Kazananlar:
En İyi Drama Dizisi
- KAZANAN: The Pitt (HBO Max)
- Andor (Disney+)
- The Diplomat (Netflix)
- The Last of Us (HBO Max)
- Paradise (Hulu)
- Severance (Apple TV+)
- Slow Horses (Apple TV+)
- The White Lotus (HBO Max)
En İyi Komedi Dizisi
- KAZANAN: The Studio (Apple TV+)
- Abbott Elementary (ABC)
- The Bear (Hulu)
- Hacks (HBO Max)
- Nobody Wants This (Netflix)
- Only Murders in the Building (Hulu)
- Shrinking (Apple TV+)
- What We Do in the Shadows (Hulu)
En İyi Mini Dizi
- KAZANAN: Adolescence (Netflix)
- Black Mirror (Netflix)
- Dying for Sex (Hulu)
- Monsters: The Lyle and Erik Menendez Story (Netflix)
- The Penguin (HBO Max)
En İyi Aktör - Drama
- KAZANAN: Noah Wyle - The Pitt (HBO Max)
- Sterling K Brown - Paradise (Hulu)
- Gary Oldman - Slow Horses (Apple TV+)
- Pedro Pascal - The Last of Us (HBO Max)
- Adam Scott - Severance (Apple TV+)
En İyi Aktrist - Drama
- KAZANAN: Britt Lower - Severance (Apple TV+)
- Kathy Bates - Matlock (CBS)
- Sharon Horgan - Bad Sisters (Apple TV+)
- Bella Ramsey - The Last of Us (HBO Max)
- Keri Russell - The Diplomat (Netflix)
En İyi Aktör - Komedi
- KAZANAN: Seth Rogen - The Studio (Apple TV+)
- Adam Brody - Nobody Wants This (Netflix)
- Jason Segel - Shrinking (Apple TV+)
- Martin Short - Only Murders in the Building (Hulu)
- Jeremy Allen White - The Bear (Hulu)
En İyi Aktrist - Komedi
- KAZANAN: Jean Smart - Hacks (HBO Max)
- Uzo Aduba - The Residence (Netflix)
- Kristen Bell - Nobody Wants This (Netflix)
- Quinta Brunson - Abbott Elementary (ABC)
- Ayo Edebiri - The Bear (Hulu)
En İyi Aktör - Mini Dizi
- KAZANAN: Stephen Graham - Adolescence (Netflix)
- Colin Farrell - The Penguin (HBO Max)
- Jake Gyllenhaal - Presumed Innocent (Apple TV+)
- Bryan Tyree Henry - Dope Thief (Apple TV+)
- Cooper Koch - Monsters: The Lyle and Erik Menendez Story (Netflix)
En İyi Aktrist - Mini Dizi
- KAZANAN: Cristin Milioti - The Penguin (HBO Max)
- Cate Blanchett - Disclaimer (Apple TV+)
- Meghan Fehy - Sirens (Netflix)
- Rashidah Jones - Black Mirror (Netflix)
- Michelle Williams - Dying for Sex (Hulu)
En İyi Yardımcı Aktör - Drama
- KAZANAN: Tramell Tillman - Severance (Apple TV+)
- Zach Cherry - Severance (Apple TV+)
- Walton Goggins - The White Lotus (HBO Max)
- Jason Isaacs - The White Lotus (HBO Max)
- James Marsden - Paradise (Hulu)
- Sam Rockwell -The White Lotus (HBO Max)
- John Turturro - Severance (Apple TV+)
En İyi Yardımcı Aktrist - Drama
- KAZANAN: Katherine LaNasa - The Pitt (HBO Max)
- Patricia Arquette - Severance (Apple TV+)
- Carrie Coon - The White Lotus (HBO Max)
- Julianne Nicholson - Paradise (Hulu)
- Parker Posey - The White Lotus (HBO Max)
- Natasha Rothwell - The White Lotus (HBO Max)
- Aimee Lou Wood - The White Lotus (HBO Max)
En İyi Yardımcı Aktör– Komedi
- KAZANAN: Jeff Hiller - Somebody Somewhere (HBO Max)
- Ike Barinholtz - The Studio (Apple TV+)
- Colman Domingo - The Four Seasons (Netflix)
- Harrison Ford - Shrinking (Apple TV+)
- Ebon Moss-Bachrach - The Bear (Hulu)
- Michael Urie - Shrinking (Apple TV+)
- Bowen Yang - Saturday Night Live (NBC)
En İyi Yardımcı Aktrist – Komedi
- KAZANAN: Hannah Einbinder - Hacks (HBO Max)
- Liza Colón-Zayas - The Bear (Hulu)
- Kathryn Hahn - The Studio (Apple TV+)
- Janelle James - Abbott Elementary (ABC)
- Catherine O'Hara - The Studio (Apple TV+)
- Sheryl Lee Ralph - Abbott Elementary (ABC)
- Jessica Williams - Shrinking (Apple TV+)
En İyi Yardımcı Aktör – Mini dizi
- KAZANAN: Owen Cooper - Adolescence (Netflix)
- Javier Bardem - Monsters: The Lyle And Erik Menendez Story (Netflix)
- Bill Camp - Presumed Innocent (Apple TV+)
- Rob Delaney - Dying For Sex (Hulu)
- Peter Sarsgaard - Presumed Innocent (Apple TV+)
- Ashley Walters - Adolescence (Netflix)
En İyi Yardımcı Aktrist – Mini dizi
- KAZANAN: Erin Doherty - Adolescence (Netflix)
- Ruth Negga - Presumed Innocent (Apple TV+)
- Deirdre O'Connell - The Penguin (HBO Max)
- Chloë Sevigny - Monsters: The Lyle And Erik Menendez Story (Netflix)
- Jenny Slate - Dying For Sex (Hulu)
- Christine Tremarco - Adolescence (Netflix)
En İyi Senaryo - Komedi
- KAZANAN: Seth Rogen, Evan Goldberg, Peter Huyck, Alex Gregory, Frida Perez - The Studio
- Quinta Brunson - Abbott Elementary
- Lucia Aniello, Paul W. Downs and Jen Statsky - Hacks
- Nathan Fielder, Carrie Kemper, Adam Locke-Norton, Eric Notarnicola - The Rehearsal
- Hannah Bos, Paul Thureen, Bridget Everett - Somebody Somewhere
- Sam Johnson, Sarah Naftalis, Paul Simms - What We Do in the Shadows
En İyi Senaryo – Drama
- KAZANAN: Dan Gilroy - Andor
- Joe Sachs - The Pitt
- R. Scott Gemmill - The Pitt
- Dan Erickson - Severance
- Will Smith - Slow Horses
- Mike White - The White Lotus
En İyi Senaryo – Mini Dizi
- KAZANAN: Jack Thorne, Stephen Graham - Adolescence
- Charlie Brooker, Bisha K. Ali - Black Mirror
- Kim Rosenstock, Elizabeth Meriwether - Dying for Sex
- Lauren LeFranc - The Penguin
- Joshua Zetumer - Say Nothing
En İyi Yönetmen – Komedi
- KAZANAN: Adam Randall, Slow Horses
- Janus Metz, Andor
- Amanda Marsalis, The Pitt
- John Wells, The Pitt
- Jessica Lee Gagné, Severance
- Ben Stiller, Severance
- Mike White, The White Lotus
En İyi Yönetmen – Drama
- KAZANAN: Seth Rogen, The Studio
- Ayo Edebiri, The Bear
- Lucia Aniello, Hacks
- James Burrows, Mid-Century Modern
- Nathan Fielder, The Rehearsal
En İyi Yönetmen – Mini Dizi

























