2.Dünya savaşı sonrası faşizmin izlerini silmeye çalışan İtalya'da 'yeni gerçekcilik' hareketleri bu savaşın etkilerinden fazlasıyla yararlanmıştır.İtalyan sinemasının öncülüğünü yaptığı sinemada farklılık anlayışından feyzalan bir diğer akımda savaş sonrası Hollywood sinemasının esiri olmuş olan fransız yapımlarına karşıt hareket olan
Fransız yeni dalga akımıdır.1951 yılında
Andre Barzin tarafından yayımlanmaya başlamış olan
'Le Cahiers du' isimli sinema dergisi genç yönetmenleri etrafında toplamıştır.Bu dergide sinemanın sorunları ve bu sorunlara çözümler bulmak amacıyla makaleler yayımlayan
Jean Luc Godard, Jacques Rivette,François Trruffaut,Claude Chabrol gibi isimler zaman içinde Fransa ve Avrupa sinemasına yön veren isimler olmuşlardır.Peki nedir bu yeni dalga akımı?
Fransız sinemasının içinde bulunduğu karmaşadan da destek alarak dönemin büyük bütçeli akademik yapımlara tepki olarak doğmuştur.Yeni dalga hareketinde daha hızlı film çekimleri,daha hafif kamera kullanımı,özenli sahne ışıklandırmalarından kaçınma ve sinema için önemli olan dış çekimlere yönelme akımın görüntünün yakalanması ve sunulması adına getirdiği yeniliklerdendi.Çekim teknikleri dışında senaristler tarafından titizlikle yazılan diyaloglardan,ünlü aktörlerin mimikleriye hayat bulan sahnelerden arındırılmış bunun yerine sahnede rastlantıların kabul edildiği,çekimlerde doğaçlamaya yer verilen,amatör oyuncuların doğal tepkilerine yer veren yapımlar ortaya çıkmıştır.Bu yapımlar ucuz düşük bütçeli olarak kabul edilebilicek,seyircinin alışılagelmiş olarak kabul ettiği klişelere başvurmayan eserlerdir.Bunların dışında yeni dalga akımının belli başlı bir kuramı veyahut bir sloganı yoktur.Sinemada reddettikleri ve savundukları bazı ilkeler vardır.Yeni akım hareketinin Fransa'da tutmuş olmasının en önemli etkenlerinden biri de dönem yönetmenlerinin genç,yeni bir nesil olması ve bu yönetmenlere en önemli sinema yorumcularından Andre Barzin'in destek vermiş olmasıdır.Birer klasik haline gelmiş filmlerin çıktığı bu dönemde
Francois Truffaut ve yeni dalga akımının en önemli eserlerinden olan
Les Quatre Cents Coups (Les 400 Coups)'dan biraz bahsetmek gerek.
Francois Truffaut sinemayı izleyerek öğrenen,ailesiyle ilgili problemleri olan 1948 yılında tanıştığı Andre Barzin'in manevi oğlu olan ve bildiği herşeyi Barzin'e borçlu olduğunu söyleyen ve söylemle kalmayıp 27 yaşında yönetmenliğini yaptığı ilk uzun filmi Les Quatre Cents Coups'u ona adayan yenilikçi,hümanizm görüşünden hiç bir yapımında ödün vermeyen bir yönetmendi.
Jean-Pierre Leaud karakter oyuncusu olarak Les Quatre Cents Coups dahil olmak üzere beş ayrı filminde Antoine Doniel karakterini canlandırmıştır.
La Amour a 20 Ans (1962),Baisers Voles (1968), Domicile Conjugal (1970),L’amour En Fuite (1970).Antoine Doniel karakteri yönetmen için önemlidir
.Çünkü F.Truffaut Les Quatre Cents Coups'ta bir nevi kendi hayatından kesitler sunmuştur.Bu dönemle ilgili de
"hafızası zayıf yetişkinler dışında ergenlik kimsede tatlı hatıralar bırakmaz" demiştir.Yönetmenin bir diğer önemli eseri de blogda daha önce bahsi geçmiş olan
Fahrenheit 451'dir.
Ray Bradbury'nin romanından sinemaya aktarılmış olan yapım yönetmenin en bilindik eseridir.
Yönetmenin ilk uzun metraj filmi olan Les Quatre Cents Coups'da 1Olu yaşlarındaki Doniel'in öncelikle okul yaşantısına sonrasında ise aile ile ilişkisine ve ev yaşantısına göz atıyoruz.Filmin ilk sahnelerinden itibaren hissettiğimiz birşey var o da Doniel için işlerin iyi gitmediğidir.Hayatında belli aksaklıkların olduğu yadsınamaz bir hale geliceğini okul ve aile kurumlarının Doniel için nasıl işlediğinden anlıyoruz.Okul kurumu öncelikle pek yabancısı olmadığımız bir şekilde seyrediyor.Öğretmenin herşeyden üstün tutulduğu,bilginin öğrencinin istekleriyle değil sadece kurumun ve öğretmenin verdikleriyle sınırlı olduğu,geleneksel bir yapıya sahip olan,şiddetin öğrenmenin esas tetikleyici olduğuna inanılan ve bu bilince sahip görevini layıkıyla yerine getiren bir öğretmen.Birazda bu yüzdendir öğretmenin göremiyeceği anlarda elden geldiğince ortaya konan haşarı çocuk davranışlarının nedeni.Bireyi en başından tutsak etmeye mahkum ederseniz kontrolünüzde olmadığı an elden uçup gitmesi kaçınılmazdır.Hele ki aile içinde işler iyi gitmiyorsa ve okul artık öğrencinin yuvası olmuşsa yetişen neslin sorunlu olması yönetimsel yanlışların sonucudur.Daha da önemlisi yaftalanmış bir öğrencinin başarıya gittikçe uzaklaştırılmasıdır.Bu okulda bizimde gördüğümüz öğretmenin başarısız olan öğrenciye bakışının sabit olduğudur.Hayata tutunmaya çalışan Doniel'in de okulda kaybedilmesinin esas nedeni de budur.Evde işlerin iyi gitmeye başladığı anda okuma hevesi,Balzac sevgisi onun güzel bir kompozisyon yazmasına vesile oluyor lakin takdir edileceği yerde kopya çektiğini söyleyen bir öğretmen varsa okulda nasıl bir gelecek için uğraş verebilir ki?
Doniel:Doğruyu söylesem de bana inanmıyorlar, bu yüzden yalan söylemek kolayıma gidiyor.Okul kurumu dışında Doniel'in içinde bulunduğu hayattan kaçmasını tetikleyen bir diğer etkende ailedir.Öncelikle bir bireyin hayata atılmaya hazır olduğu esas kurum ailedir.Doniel'in evdeki konumu ise okuldakinden beterdir.Sorumluluk almayan bir üvey baba,Doniel'i sahiplenmeyen ve her daim onu azarlayan bir annenin olduğu ailede çocuktan nasıl bir gelişim beklenebilir ki?Küçük çocuğa verilen okul harçlığının bile surata vurulduğu,en küçük hatada sorgusuz sualsiz cezanın devreye girdiği,tehditlerin bininin bir para olduğu sorumsuz bir aile yapısı.Yapılan hataların nedeni yoktur ebeveynler sadece sonuca kitlenmiş durumdadır.Dinleyen olmadığı için,derdiğini dile getiremediği için de okuldan kaçmak,sinemaya gitmek Doniel'in sorunlardan kaçış şeklidir.Rastlantı üzerine annesini sokakta başka bir adamla yakın bir halde görmeside süreci hızlandıran bir olay olmuştur.Varlığının rahatsız ettiği,sevgi adı verilen duygusundan zerre nasibini almamış bir aile içinde durmanın mantıksızlığını kavradığında henüz bir çocuktur.Olgunların dünyasına atılmak isteyen bir çocuk.Doniel okumak yerine para kazanmak isteyen,ailesiyle yaşamak yerine denizlere açılıp gemici olmak isteyen bir çocuk olmuştur.Bu çocuğun hayatı içinde bulunduğu düzenden kaçmak üzerinedir.
Truffaut'un kişisel otobiyogrofisinden kaleme alıp yönettiği Les Quatre Cents Coups döneminin sinema diline yerinde eleştiriler yapmakla birlikte,sinemada yeni bir dönem açmasıyla büyük bir önem taşır.