15 Mart 2010 Pazartesi

Travis - James Cameron - Ahmet Ulucay

- geçenler bir porno filmi izledim, çok kötüydü
- neden?
- ne bileyim. içinden seks sahnelerini çıkarınca geriye bir şey kalmıyor.
- hayır yani.. neden izledin?



Travis :

Yaklaşık 170 gün olmuş, bazı düşüncelerimle burayı işgal etmeyeli. Sevdiğim yönetmen Ahmet Uluçay'ın vefatından dolayı yazdığım dışında, son yazımı 24 Eylül' de yazmışım. Bazı nedenlerden ötürü ara vereceğimi blog yazarlarına söylemiştim ama okuyuculara pek bir şey deme fırsatım olmamıştı, bunun için özür herkesten. "Bu süre zarfında anlatacağın çok şey birikmiştir" gibisinden bir darlama ile gelmeyin kapıma, sanırım hiçbir şey yok. En azından sinema adına bir şey yok. Arda kalan Ahmet Ulucay üzüntüsü ve Avatar filmi izlenimleri var sanırım sadece.

James Cameron :

Taa 11 aralık 2008 de yazmışım Avatar filmini merakla beklediğimi. James Cameron'un yine bir şeyler deneyeceğini, sinemaya yine farklı bir şeyler katacağını duyduğumda heyecanlanmıştım. Günler geçmekte, filmin dedikoduları artmaktaydı. Efektin denenmemişine uzanacak, bilgisayar ile insanı bir karede tutacak ve bunu üstün görüntüde sunacak üzerine de 3d efekt verecek, tüm bunları stüdyo çalışması içerisinde çekecekti. "Oha, ilah değil ya lan bu James Cameron" şeklinde karşılamıştım tüm bu dedikoduları. Günler yine geçmekte, bu sefer dedikodular yerini filmin tanıtım videolarına bırakmaktaydı. Dedikodulardan bazılarını görmüş ama tamamının gerçekleştiği bir kare görmemiştim henüz tanıtım videolarında. Ya onlar sadece birer dedikoduydu ya da James Cameron son vurgunu bize filmde yapmak istiyordu. Sony Cinealta kamerasına Canon lensleri yerleştirdi, işine koyuldu..

Ve film..

Film gelmeden bütçe raporları geldi kulaklara. 237 milyon dolarlık bir maliyeti ve bunun ekseriyetinin de reklam gideri olduğu söylenmişti. Stüdyo filminde stüdyo giderlerinden fazla reklam gideri yapamazsın, bu yüzden bütçe kısmı doğru olsa da reklam yüzdesi kısmının yanlışlıgını buradan çiziyorum.( merak edenler için: 237 milyon dolar harcandı dedik. peki geriye ne bıraktı? Sadece Amerika'dan 720 milyon dolar, İngiltereden 89 milyon pound, Rusyadan 86 milyon dolar kazandığını söyleyebilirm. Dünya genelinde ise yine kendi filmi olan Titanic'in 1,8 milyar dolarlık rekorunu kırdı ve 2,6 milyar dolar ile zirveye oturdu.).Ardından filmin kendisi geldi. Kimisi avatar adlı animasyonun sinema versiyonunu bekliyor, kimisi en pahalı film diye ultra atraksiyon bekliyordu. Kimisi ise popüler olmuş-olacak bu filmi izlemekten kendini cahil bırakmak istemediğinden almış biletini geçmiş sinemanın en ön saflarına farklı beklentiler içerisinde filmi bekliyordu. Kimisi ise sadece 3d gözlükler için iyi bir deneme olacağını düşünüyor, o gözlüklerle fotograflar çekip feybukuna yerleştirmeyi düşünüyordu. Filmin yapısını ve sunacaklarını bilenlerin sayısı ise az gibiydi. Nitekim bunlar filmi izlemeden filme hayran olmuş kitleydi. Sahnede ne olacaksa olsun çevrede bu filmin fanatikliğini üstlenecekti (Tüm bunlar filmin bilet kuyruğunda edinen izlenimlerdir.). Fanatiklik kısmı olmasa da kısmen ben de bu güruh içerisinden sayılabilirdim açıkcası. Film hakkında sağlam tüyolar edinmiş ve James Cameron'un istediğini yapabilecek bir yönetmen oldugu düşüncesini de kafama yerleştirmiş olduğumdan herhangi bir endişe duymamaktaydım. Beklentilerim sadece ekranda sizin de gördüklerinizdi. Fazlası değil. Beklediğim gibi de oldu. Her şeyiyle. Profili için fotoğraf çektirmeler dahi:)


Film için aldığım yorumlar arasında en garibime gideni "filmin görüntüsü ve efekti güzeldi. Ama onları çıkarınca geriye bir şey kalmıyor. Hem ben böyle bilimkurgu filmlerini sevmiyorum, daha çok avrupa sineması". Hani ne beklentisi için gittiğini de bilememiş. Belki filmin özmamulü konusundan öte o sunduğu görsel denemeydi? hani Nuri Bilge'nin o fotografik görüntüsüne hayrandın, burdan da çıkmaz mı bir şeyler? Ki tam anlamıyla görüntünün savunmasını yapmayacagım, bu içeriğindeki konusuna da haksızlık anlamına gelir. Dünyalıların uzaylılar ile savaşı tarzında benzeri sunuları olabilir ama burda bir de tabiat ana vurgusu vardır. Ki daha önce yeryüzünün gezen canlıları ile sabit canlıları arasında bağın olduğu vurgusunun Avatar'daki kadar güzel anlatımını görmedim, konu ve sosyal mesaj isteyenlere de bu yeter gibime geliyor. Bazı filmler türünden dolayı sevilemeyebilir, daha dogrusu her izleyici her tür filmi beğenmeyebilir. Ama bu o türdeki filmin kötü olduğu anlamına gelmez, gelmemeli. Kendini komediye adamış birine zikzen Nuri Bilge'yi beğendiremezsin. Filmin güzelliği bu yüzden görecelidir. Ama yönetmenin başarısı bu kadar da göreceli değil, matematiksel işlemlere dayanarak da hesaplanması neredeyse mümkün olan gerçeklikltedir. Güzel olan her filmin yönetmeni de iyidir anlamı çıkmaz bu yüzden. Senaryosu güzeldir, çekimi kolaydır, kadrosu iyidir, yönetmenin kendi becerisini ortaya koyacak bir tarzda değildir, ama film iyidir aynı zamanda. Bu mümkün. Lider Galatasaray'ın başındaki Rijkaard ile ona kafa tutan Bursa'nın başındaki Ertuğrul Sağlam ın uğraş ve çabasındaki fark gibi. (blogta spor yazarı ortega varken ne haddime benim bu konuda yorum yapmam:)

işte bu noktada James Cameron'u ayıran bir ekstrası vardır. O kişilerden ziyade hayal mahsülü bilgisayar efektleriyle çalışmıştır. Görmediği o sanal kodlamaları da yönetmiştir. Stüdyo içerisinde ve Hawaii yağmur ormanlarında çekimler yaparken oyuncularının yanında bir de uçan karakterler düşünerek çekmiştir. Olmadı, baştan çekelim gibi bir şansa da pek sahip olmamıştır bu yüzden olmamıştır. Karşına bir insan konulduğunda ona söyleceklerinin duygusu ile boş bir havzaya bakarak söylediklerin arasında bir fark olsa gerek. Çekimin zorluğunu kavramak için Avatar filminin stüdyo çekimi kamera arkasına bir göz atılsın istiyorum.

Avatar'ın yüceliğinden yahut güzelliğinden bahsetmedim ya da bahsetmek istemedim yazımda. James Cameron'un yönetmenliğindeki başarısıydı değinmek istediğim ve film öncesi beklentide bulunduğum nokta. Yukarda da dediğim gibi filmi beğenmemek gibi bir varsayımla girmedim sinemaya, çünkü benim izlemek istediğim film değil, James Cameron'du. Oscar ödüllerinde kendisini dinlemek pek nasip olmadı ama Bafta'da dedeği gibi "biz teknolojiyi filme yerleştirirken uzun zaman harcadık. Ama Avatar'dan sonra bu teknolojiyi denemek isteyenler için süre kısalacak çünkü öğrenim-öğretim aşamasında biz vardık". İyi bir de prodüktör ayrıca, 2 filmiyle 4,4 milyar dolar box office başka kim toplar bilinmez.

Oscar ödüllerinden önce "En iyi film" ödülünü alır mı bilemem ama "En iyi yönetmen" ödülünü kesin almalı düşüncemi de buradan açıklamış da oldum. olmuştur umarım ealtürk:)
Akademi'nin verdiği kararlar her zaman tartışılmıştır. Kararları tartışmak ya da görüş belirtmek istemiyorum bu yüzden. Ama şunu hepimiz biliyoruz ki, bu seneki adaylar arasından gelecek senelere kalan Avatar ve James Cameron olacaktır.

Ahmet Uluçay :

Ufak da olsa tekrardan yaad etmek istiyorum Ahmet Ulucay'ı. Çünkü o, tek uzun metrajlı filminde sadece kendinden değil bir çok sinemaseverden bahsetmiştir. Eski bir dondurmam kaymak hikayesidir onunki. Sinemayı paranın değil yüreğin çektiğini düşündüren bir yapı ile donatmıştır tüm hedeflerini ki nitekim öyle oldugunu gün geçtikçe görüyoruz. Artık fikirleri beyan etmek, yapıların reklamını yapmak eskisi kadar zor ve külfetli değil. Yeter ki ürün kendini gösterebilsin.

Bir önceki yazıda ealturk'un de bahsettiği gibi yüksek maliyetli hollywood filmlerine itiraz olarak doğmuş olan Fransız yeni dalga akımını sevdiğini söyleyen bizler, neden Türkiye'deki bu dalga girişimine sahip çıkmazlar? Neden henüz kendi sinemamızın benimsemektense "ben fransız godart'ın, ispanyol pons'un hayranıyım" sözlerinden kurtulamıyoruz. Oturup size milliyetçi saçma söylemlerde bulunmayacağım, ama dışlanan geçmişe tekrardan bir bakılsın.(Dvd'leri çıktığı gibi dış ülkelerce sipariş edilen Altın Çocuk serisine de bakılabilir örnek olarak).

Üst tarafta dünyanın en büyük bütçeli filminden bahsedip aşağıda sinema para değil yürek işi dememin tezatlık doğuracağını düşünenler yanıldıklarını da düşünsünler. Her iki tür yapı için harcanan paradan bağımsız kaldığımdan bir tezat oluşacağını düşünmemekteyim. Zira harcanan -az yada çok olan- paradan ziyade çıkan esere bakılması taraftarıyım.

5 yorum:

  1. Avatar film değil. Balon. Geçiniz.

    YanıtlaSil
  2. tesbihine ve kinayene hayranim travis :)

    YanıtlaSil
  3. @bombe_ekran
    senin kitap okduugun günler geldi aklıma.. yoksa okumuyor sadece elinde mi dolaştırıyordunlan?

    YanıtlaSil
  4. @Floyd

    katılıyorum kardeşim. ayrıca yazı da film gibi dandik!

    YanıtlaSil