Film, günümüzün en büyük takıntıları arasında olan güzellik ve gençlik takıntısına, Hollywood özelinde bir eleştiri sunuyor. Yaşlandığı için gözden düşen ekran yıldızı Elisabeth Sparkle (Demi Moore), toplumsal baskı ve gençlik saplantısının yükü altında ezilirken kendisine reddedemeyeceği bir teklif ulaştırılıyor; The Substance. Kişinin genç ve taze bir versiyonunu ortaya çıkaran bir prosedür. Kullanımı sonucu ortaya genç bir klonu olan Sue (Margaret Qualley) çıkıyor. Ancak her şeyin bir bedeli olacağı gibi bunun da ödemesi gereken ağır bir bedeli var.
Filmin afişine bakıldığında bizi bazı kesici silahları olan bir katili barındıran bir korku filmi bekliyor gibi duruyor. Korku filmi olduğu konusunda yanılmıyoruz. Ancak buradaki korku türü daha çok psikolojik ve body horror dediğimiz türden. Bu filmde katil kişiler değil, bir sistem, bir algı, bir takıntı, biz, siz, onlar. Algıyı yaratan veya algıya yenik düşen herkesin payı olduğu olduğu sistematik bir katliamın korkusunu içeren bir korku filmi.
(*Geçen hafta The Economist dergisine de konu olan ve "her şeyin ilacı" mottosu ile gündeme gelen 'Ozempic' ilacının uzun vadede yan etkileri ve sağlık riskleri bilinmese de kişileri zayıflatıp gençleştireceği, iç ve dış bakım için birçok hastalığa ve soruna deva olacağı söyleniyor.)
Bir dönem viral olan bir youtube videosunda "ben bu şekil giyinirim, o şu şekil giyinir"e gülmüş ve hatta belki de şahıs ile alay etmiştik. Alaylar kendisini ifade edemeyişine idi ancak söyledikleri özünde bir konuya da değiniyordu, farklılıklarımız. Çünkü mükemmelliği tekdüzeleştirdikçe çıktılar da tek bir makinenin ürünü gibi durmakta. Siborg Manifesto'nun yazarı Donna Haraway, 'insan bedeninin teknoloji ile yeniden şekillenmesiyle kişiler toplumsal normlardan kurtulup arındırılabilir' derken, The Substance'te ise teknolojinin ve bilimin yarattığı yeni bir insan benliğinin kişiyi özgürleştirmekten ziyade, onu endüstrinin bir kölesi haline getirdiği düşüncesi var.
Anafikri ve konusundan çıkıp filme yapım olarak bakacak olursak, görsel ve sinematografik açıdan başarılı bir sunumda bulunduğu söylenebilir. Renk paleti, ışık kullanımı, detaylı ve enerjik prodüksiyonu ile yaratmak istediği abartılı anlatımı verimli şekilde sağlıyor. Elisabeth'e hayat veren Demi Moore, karakterin yaşadığı içsel çelişkileri, toplumsal baskının getirdiği kaygıları başarıyla bize aktarıyor. Özellikle ayna sahnelerinde Elisabeth'in kendisine karşı duyduğu öfke ve hayal kırıklığını yansıtışı oldukça başarılı. Her ne kadar filmin 2 ana karakteri olarak Elisabeth ve Sue gözükse de, üçüncü ve diğer önemli karakteri filmdeki "ayna" figürüdür. Bu sebeple, bir karakterin (Elisabeth ve Sue), filmin diğer önemli karakteri olan ayna karşısındaki sahneler es geçilecek kısımlar değil ve oyunculuğun bu pasif karakter karşısındaki sergilenişi bu bakımdan önemli.
Aşağıda sayacağım yapımları da izleyip sevdiyseniz bu film sizi saracak ve 2 buçuk saatlik süresini güzelce geçireceksiniz. Ancak konu ve film sizi içine almıyorsa sinemada geçecek 2 buçuk saatlik süre size biraz daha fazla uzun gelebilir.
Benzer Yapımlar;
Film, konusu itibariyle sizi çekmiş ise benzer yapımları da aklınıza getirmiştir. Bu konuda en çok benzetilen Oscar Wilde'ın Dorian Gray'in Portresi kitabı. Filmden geldik, filmden gidelim diyenler için de 2009 yapımı Dorian Gray filmini önerebilirim. İki yapım arasındaki benzerlik sadece gençlik ve güzellik kaygısı üzerinden değil, aynı zamanda genç versiyon ile yaşlı versiyonun karşılaştırması da açısından da mevcut. Her iki yapımda da karakterler gençliğini koruma uğruna ahlaki sınırları zorlayarak bir yıkıma sürükleniyor.
Bir diğer yapım Meryl Streep'in başrolde oynadığı Death Becomes Her filmi. Bu filmde ana sahnede yine kadınlar ve onların güzellik ve gençlik kaygısı var. Daha güzel görünmek demeyelim, sadece mevcut durumu koruma ve ölümü öteleme konusuna ve yine bu getirinin götürülerine değinen ve bunu kara mizahla komik bir şekilde sunan bir film. Darren Aronofsky'nin yönettiği Requiem for a Dream filmi de, arzuları ve bağımlılıkları uğruna insanların kendilerini nasıl mahvettiği konusunda benzer bir yapım. Her ne kadar karakterlerin yaşlanma veya genç kalma teması bariz bir şekilde işlenmese de, karakterlerin toplumun dayattığı beklentilere karşı çırpınışlarını ve bu uğurda kapıldıkları bağımlılığı anlatan bir film.