kader etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kader etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster


Yaşamın en dramatik anlarından biri hiç kuşkusuz 'bir gülüşe aldanmak' olmuştur. Sıradan bir gülüşe 'Kader' çizilir,bir yalnızlık armağan edilir.O gülüşü her an görebilmek için bir ömür harcanır ve o gülüşün içinde 'Masumiyet' kaybedilir.Bekir olmak kolay değildir.Harcadığı ömür her yalnızlıktan arda kalanlardır.

Velhasıl Hasan Ali Toptaş Yalnızlıklar adlı eserinde "Ben sensizliği yalnızlık sanmıştım her keresinde." der.Kaderinin peşinde Bekir de bu söze itaat etmeye başlamıştır.Her seferinde düşerdi Uğur'un peşine şehir şehir bucak bucak.Ümidini yitirse bile Uğur'u bırakamazdı.Çünkü korkardı yalnızlıklardan.Yalnızlığın Uğur'dan ayrı kalmak olmadığını anladığında da hiç düşünmeden tetiği çekmiştir.Bekir dediğin yalnız gelip,yalnız gidenlerden.

Ve şimdi de sözü biraz şeytan'dan açalım.Mübarek şeytan!Çünkü bu işin içinde yeri var,yaşadığım kadar kesin.Şeytan, eğer onu iyi tanıyorsam, 'İçgüdülerinize inanmayın, sezgilerinizden sakının!' diyendir. O,bizim insan kalmamızı ister ; fazlasıyla insan. Eğer bir düşüşe sürükleniyorsan, devam etmeye zorlar. Seni tepeden aşağı yuvarlamaz; yalnızca uçurumun kıyısına itekler. Ve orada, onun insafına kalırsın. Onu iyi tanırım çünkü sık karşılaştık. İpin üzerinde yürürken seni izlemeye bayılır. Ayağını dolaştırır ama düşmene izin vermez.

Sözünü ettiğim onun içindeki şeytanlık elbette. Ve, Tanrım yardım et, onu bu denli çekici kılan da buydu. Ruhu benim için melek gibiydi; kişiliği ise, en azından gösterdiği kadarıyla şeytani. Kendime sık sık onun nelerden oluştuğunu sordum. Ve her gün farklı yanıtladım bunu. Irkla, çevreyle, kalıtımla, savaşla, yoksullukla, vitamin eksikliğiyle, sevgi eksikliğiyle, akla gelebilecek herhangi bir şeyle ya da her şeyle açıkladım onu. Ama hiçbiri yeterli olmadı o sanki bir 'insolite'ti.(olağandışı) Peki ben onu neden bir kelebek gibi iğnenin ucuna takmak zorundayım? Kendisi olması yeterli değil miydi? Hayır! Hayır yeterli değildi. Daha fazla, ya da daha az bir şey olmalıydı. Elle tutulur, anlaşılabilir bir şey olmalıydı.

Ve bune kadar aptalca geliyor: benim dışında herkes onun 'ne mal olduğunu' biliyor gibiydi. Benim içinse bir bilinmeyendi. Kendimi iyi tanıdığımdan bunun da kadınlarla aramdaki alışılmış durum olduğuna inanmaya çalıştım. Ulaşılmaz olanı nasıl da severim! O, bölünemeyen sayılar gibiydi. Karaköküde yoktu. Yine de, söylediğim gibi, başkaları onu okuyabiliyorlardı. Aslında, bana da anlatmaya çalışıyorlardı. Boşuna! Hep açıklayamadığım bir artan kalıyordu..."
Henry Miller-Insomnia