Sean Baker'in, Cannes'da Altın Palmiye ödülü alan Anora filmi, birçok kişi tarafından beğenilen, ödüllendirilen ve IMDB'de 7.9 puanı bulunan bir film. Biz bu peri masalı hikayelerine Yeşilçam'dan oldukça aşinayız. Hollywood da aşina. Filmin klişeliğini, olmuşluğunu ve de olmamışlığını şimdi size 3 film üzerinden anlatacağım. Biri Pretty Woman (1990), diğeri Uncut Gems (2019) ve son olarak Yeşilçam'dan Vesikalı Yarim (1968).
Anora, bir Manhattan kulübünün arka planında, striptizci ve ara sıra eskort olarak da çalışan Ani'nin hikayesini anlatıyor. Toplumsal ön yargılara ve düşük bir hayat kalitesine sahip olmasına rağmen Ani'nin hayatta kalma mücadelesi filmin merkezinde yer alıyor. Bu mücadelesini, bir rus oligarkın çocuğu olan Ivan'ın mekana gelmesiyle şekil değiştiriyor. Beraber geçirdikleri bir kaç gecenin ardından kendisine yapılan evlenme teklifini, hayatını değiştirecek o kurtarıcı elin nihayet kendisine uzatıldığını düşünerek kabul ediyor. Ancak bu hikaye Pretty Woman filmindeki Vivian Ward'ın (Julia Roberts) zengin bir adam sayesinde hayatının değişmesi ve Vesikalı Yarim'deki Sabiha'nın (Türkan Şoray) pavyondan kurtulma özlemiyle tematik olarak paralellikler taşıyor.
Vivian Ward gibi, Ani de ekonomik bağımsızlık arayışında, ancak Anora, Pretty Woman'dan farklı olarak romantik idealizmi sorgulayan daha sert bir gerçeklik sunuyor. Bunu, Ani'nin gözlerindeki mutluluk, huzur, kaos, stres ve kalp kırıklığını hissederek fark edebiliyoruz. Bu sebeple Ani'yi canlandıran Mikey Madison'ın hem fiziksel hem de duygusal açıdan son derece etkileyici bir performans sergilediğini belirtmek gerekiyor. Madison'ın yüz ifadeleri ve bedensel dili, Ani karakterinin içsel dünyasını ve çatışmalarını izleyiciye geçirmekte oldukça başarılı.
Filmin Vesikalı Yarim filmi ile daha çok benzeştiği kısmı ise toplumsal algı ve hayat kadınlığının konumlandırılması. Bir yandan Ani çevresindeki sosyal tabuları ve dünyanın ona biçtiği rolleri sorgularken, bir yandan da Ivan bu kimlik yüzünden ailesi ile kavgalar yaşıyor. Ivan için uçkuru düşkünü, alkol bağımlısı denebilir. Ama en başta denilecek en önemli şey Ivan'ın henüz kimliğini oturtmamış bir çocuk olduğu gerçeğidir. Bu sebeple olaylar ciddileştiğinde Ani'ye arka çıkmaz, yere mamasını döken bir bebek misali annesinin yanına masumca sığınır. Bu noktadan sonra filmin 3.perdesi açılır. Ve daha melankolik, hüzünlü ve çaresiz bir Ani karşımıza çıkar.
İlk iki perdeden de bahsetmem gerekiyor şimdi. Filmi 3 ana perdeye bölecek olursak ilk perde Ani ile Ivan'ın tanışması, eğlenmesi, yiyip içip sevişmeleri olan giriş kısmı ki bu perdenin gereğinden fazla uzun tutulması filmin kalitesini düşüren en başlıca neden. Bir türlü konuya girilememesi, partili sevişmeli sahnelerin sıkça kullanılması yapımı hem izle geç filmlerinden biri gibi gösteriyor, hem de çok eleştirilen male gaze (erkek bakış açısı) durumu yaratıyor. Yani erkeklere beğendirilmek için sıkça kadın vücudunun ifşasına yönelinmiş. Hikaye anlatımının bazı bölümleri, Ani'nin bakış açısından ziyade erkek karakterlerin bakışıyla şekillenmiş gibi görünüyor. Bu da Ani 'nin hikayesinin tam anlamıyla derinleşmesine mani oluyor. Özellikle filmin ikinci yarısında, Ani'nin kendi motivasyonuna dair daha fazla ayrıntı görmek istiyorken, kendimizi daha çok Ivan'ın ailesi ve diğer erkek karakterlerin neler yapacaklarını merak ederken buluyoruz.
İkinci perdeyi, Ivan'ın bir hayat kadınıyla evlendiğinin ailesi tarafından öğrenilmesi sonucu duruma müdahil olmaları için tuttukları Toros ve ekibinin yer aldığı kovalamaca ve sorunlar kısmı oluşturuyor. Bu kısımdaki temposu biraz Uncut Gems temposunu andırıyor. Absürt mizah, hızlı diyalog ve karmaşık ilişkiler ön plana çıkıyor. Bu tür absürt mizahta diyaloglar hızlı ve zekice olmalı, karakterler sürekli beklenmedik durumlara düşmeli, karakter arası ilişkiler genellikle kargaşa ve yanlış anlamalar üzerinden gidilmelidir ve nitekim hem Uncut Gems'te hem de Anora filminin bu perdesinde olan da buydu.
Ivan'ın ailesinin gönderdiği adamlar (Toros, Igor ve Gamick) filmde derinlikleri olmayan ve sanki sadece hikayeyi ilerletmek için var olan karakterler olsa da hem komik hem de trajik unsurlar ekliyor hikayeye. Her ne kadar Ani ile aynı dünyaya ait olsalar da, onlar da Ani gibi bir sürecin parçası ve patronları tarafından kolaylıkla feda edilebilir bir sınıfın mensupları. Yönetmen Baker Ani ile Igor arasındaki elektrik ile "çalışanların sessiz dayanışması" anlarıyla düzene bir eleştiri de sunuyor.
Özetle, Anora klişe bir hikayeyi, sevilen bir metotla anlatan bir film. İyisiyle kötüsüyle izlenebilecek güzel bir film. Ancak gözümde ne 7.9'luk bir puanı, ne de hele hele Altın Palmiye'yi hak edecek bir yapım. Yönetmenin bir önceki filmi Red Rocket kadar eder, ki onun puanı da 7.1/10.
0 serzeniş:
Yorum Gönder