Gerçek hayattan uyarlanan bu film, bir hapishanenin rehabilitasyon uygulaması olarak mahkumlara tiyatro oyunu sergiletmesini konu ediniyor. Filmin senaryosu, 2005 yılında Esquire dergisinde yayınlanan The Sing Sing Follies adlı makaleye dayanıyor. Ancak Yönetmen Greg Kwedar ve senarist Clint Bentley, yalnızca gazetecilikten yola çıkmakla kalmıyor, gerçek hayattaki mahkumları da filmde oynatarak gerçeklik yansımasını arttırıyor. Daha önce konuğumuz olan Ghostlight filmine benzer bir tat içeren Sing Sing filmi, aday olduğu ödüller ile ondan birkaç adım öne çıkıyor.
Greg Kwedar'ın yönetmenliğini üstlendiği Sing Sing, tipik bir hapishane filmi olmaktan uzak. Gerçek olaylardan esinlenen bu yapım, New York'taki Sing Sing Hapishanesi'nde gerçekleştirilen Rehabilitasyon Yoluyla Sanat (Rehabilitation Through the Arts- RTA) adlı tiyatro programını ve bu programın mahkumlar üzerindeki etkilerini ele alıyor. Dramatik hikayesinin yanında, aynı zamanda sanatın insan psikolojisi üzerindeki dönüştürücü gücünü de bize yansıtıyor. Daha önceki aylarda yazdığımız yine bu senenin iyi filmlerinden olan Ghostlight filminde de buna benzer bir tema izlemiş idik. O filmde, renksiz ve amaçsız hayatını bir tiyatro grubuna katılarak renklendiren bir kamu işçisini izlemiştik. Şimdikiler ise hem fiziksel olarak, hem de ruhsal olarak tutsak olan mahkumlar.
Film, klasik hapishane filmlerinin sert ve karanlık atmosferlerinden bilinçli olarak uzak tutulmuş. Bir Amerikan hapishanesini değil, daha ziyade bir İskandinav hapishanesini andırıyor. Kamerayı daha önce mahkumların yüzüne tutarak onların duygularını, dirençlerini veyahut kırılganlıklarını ekrana yansıtmayı amaçlamış yönetmen. Oyuncuların yanına gerçek mahkumları da kullanması bu duygusal aktarımı ne ölçüde başarılı kılmış, o noktada emin değilim. Ama bu tercih filmi biraz daha samimi tutuyor diyebilirim. Anlatımdaki ve oyuncu seçimindeki bu tercihler aynı zamanda filme bir belgesel gerçekçiliği de katıyor.
Film, karakterlerin suç geçmişlerini arka planda tutarak anlatımda ahlaki yargılardan uzak durmak ve bu sayede ön planda insanlıklarını ve dönüşüm süreçlerini göstermek istemiş. Mesajı vermek adına doğru bir karar gibi gözükse de, karakter gelişimini eksik kılan bir karar bu. Önceden ne kadar kötü bir karaktere sahip olduğunu bilirse izleyici, o zaman daha rahat idrak edebilirdi sanatın o iyileştirici yapısını. Bu derinsizliğe bir de anlatımın yavaş tutulması eklenince, izlemesi çok kolay olmayan bir yapım karşımıza çıkıyor.
Her ne kadar yazının başında belirttiğim gibi, ödüllerde Sing Sing önde dursa da, izlenme kolaylığı ve verdiği mesajın netliği ve üslubu ile Ghostlight filmini bu filme tercih ettiğimi belirteyim. Temsil ettiği kişi sayısı olarak da düşündüğümde, cezaevindeki mahkumlara karşı, sivil hayatta özgür sanılan ama psikolojik mahkum olan kişilerin çokluğu ile de Ghostlight yine bir adım önde.
0 serzeniş:
Yorum Gönder