Hitler Almanya'sı tarafından uygulanan Yahudi soykırımı temalı birçok film izledik. 1956'da 32 dakikalık Nuit et Brouillard ile başlayan akım Schindler's List 'e , The Pianist'e kadar uzanıyor. Austwitz'de yaşananları, krematoryumda yakılan insanları da gördük. Toplama kampında sıralarını bekleyenlerin, kendilerini uğruna ölüme götüren inançlarını sorguladıkları God on Trial filmini de gördük. Peki The Zone of Interest'te ne görüyoruz? Bunların hiçbirini! Duvarın ardında safe zone'da bulunan bir alman komutanının aile yaşamını. Olabildiğine sıradan, olabildiğine monoton şekilde. İşte filmin mesajı da burada gizli.

Martin Amis'in aynı isimli romanından uyarlanan The Zone of Interest filmi Jonathan Glazer tarafından yönetilen bir soykırım filmi. Ancak film bize soykırımı göstermeyerek soykırımı farklı yönüyle hissettirmeyi amaçlıyor. Bu  çerçevede beğeniler aldığı gibi, eleştiriler de alıyor.

Filmde olayların ya da olaysızlıkların çoğu Rudolf Höss'ün (Christian Friedel) gözünden anlatılıyor. Auschwitz'in komutanı olan Rudolf'ün kamptaki günlük yaşamını, ailesiyle ve Nazi bürokrasisiyle olan ilişkilerini görüyoruz. Kampın içinde olanların ötesinde, dışarıdaki aile hayatındaki sıradanlığı, düzeni ve normalliği bizlere sunuyor. Canavarlığın normalleştirilmesi eleştirisi de bu noktada geliyor. Nazi ideolojisine dair açık bir eleştiri getirmeden, hatta bazen komik ve sevimli şekilde betimleyerek Nazi zulmünü sıradanlaştırma tehlikesi gören eleştirilere maruz kalıyor. Yaşattıkları vahşeti öncesinde bildiğimiz için ve sonrasında yaşadıkları normal hayatı gördüğümüzde durum biraz öyle gözüküyor. Ama tersinden okuyacak olursak da, sıradan bir hayat yaşayan, sevimli aile toplumlarının da birer canavar olabileceği kısmını yakalıyoruz. 

Filmdeki bazı unsurların, Nazi rejiminin sıradanlaşmış kötülüğünü vurgulamak için etkili olduğu söylenebilir. Literatürümüzde bulunan "mahalle yanarken saç taramak" deyimi belki de bu aile özelinde tüm Nazi mensuplarını tasvir eden bir deyiş oluveriyor. Neticede her biri yiyen, içen, mıçan insanlar. Yaşanan vahşetin en etkili anlatıldığı "sıradanlık" Rudölf'ün daha fazla Yahudi yakabilmek için Nazi bürokrasisinden talep ettiği yeni krematoryumlar kısmıydı. Sanki fabrikasındaki üretimi arttırmak için yeni makine teçhizatları talep eden bir sanayici gibi.


Diğer Soykırım Filmlerinden Farkları:


Bakış Açısı: Genellikle soykırım filmlerinde hikayeler ya mağdurun gözünden anlatılır ya da gözünden anlatılan Nazi ise onun şeytanlığı ekrana yansıtılırdı. Bu filmde ise hiçbir mağduru görmüyoruz. Gördüğümüz sadece Naziler ve sıradan günlük telaşeleri. Nazi rejiminin iç işleyişine ve bu rejimin sıradanlaşmış kötülüğüne odaklanıyor. 

Kötülüğün Sıradanlığı: Film, Hannah Arendt'in "kötülüğün sıradanlığı" kavramını vurgular. Bu kavramda Hannah Arendt, tüm kötülükleri işleyenlerin birer şeytan ve canavar olmadıklarını, onların da normal insanlar olduklarını vurgular. Bu yüzden onların da günlük yaşantısı, üzüntüleri ve sevinçleri vardır, tıpkı tüm kötülüklerin de günlük yaşantıda olduğu gibi. Bu da bir süre sonra yaşanılanların normalleşmesine ve insanların bu gerçeklik karşısında duyarsızlaşmasına dönüşüyor. 

Minimalizm: Milyonlarca hayatın söz konusu olduğu bir dönemi ve o süreç içinde alınan kararları anlatsa  da film çok minimalist tarzda anlatı sunuyor. Çoğunlukla sabit kamera çekimleri ve uzun kesitler barındırıyor. Sabit kamera ile koyduğu mesafe yüzünden izleyiciyi olayın dışında tutma amacı gütse de uzun çekimlerle izleyicilerin duygusal bir bağlılık kurmasını da amaçlıyor.  
((Sadece 2-3 sahnede kullanılan dolly (kamaranın sabit şekilde sağa/sola hareketi) dışında kameraların sabit oluşu beni biraz huzursuz ettiğini söylemeden geçemeyeceğim.))

Ülkemizde de gösterimde olan The Zone of Interest filmi bu sene 5 dalda Oscar'a aday gösterildi. En İyi Film, En İyi Uluslararası Film, En İyi Yönetmen, En İyi Ses, En İyi Uyarlama Senaryo dallarında. En güçlü olduğu adaylık ise benim bu senenin en iyi filmlerinden olarak gördüğüm The Teachers' Lounge'un da bulunduğu En İyi Uluslararası film kategorisi. Umarım orada da ödülü The Teachers' Lounge'a bırakır. 

0 serzeniş: