Video, hareketli görsel materyalin kaydedilmesi, kopyalanıp tekrar oynatılması ve yayınlanması sürecini kapsayan elektronik ortamlar bütünüdür. 19yy’ın son çeyreğinde başlayan bu maceranın günümüze kadar geçirdiği bu evrimde birçok bilim insanı, sanatçı, kâşif, düşünür ve tabi son dönem için birçok tacir önemli rol oynamıştır. Tüm bu serüvenin başlangıcı ise tamamen bir merak sonucu sorulan soru olmuştur: “Koşan bir atın tüm ayaklarının aynı anda yerden kesildiği bir an var mıdır?”



Bu sorunun cevabını bulmak için Eadweard Muybridge bir düzenek hazırladı. Sabit bir şerit üzerine dizilen 12 fotoğraf makinası ile birbirinin peşi sıra fotoğraf çekip anlar bütünlüğü oluşturacak ve böylelikle tek bir anı bile kaçırmayacaktı. Maksat, eğer varsa atın ayaklarının yerden kesildiği bir an, o anı resmetmekti. Nitekim o anı yakaladı ve soruyu da cevaplamış oldu. Ancak farkettiği başka bir şey insanoğlunun yeni bir dünyayı aralamasına vesile oldu. Peşi sıra gösterilen sıralı fotoğrafların insan zihninde hareket olgusunu yaratıyor oluşu videonun başlangıcı olarak kabul edilir.

Sonraları birçok insan bu fikir üzerine çalışmaya başladı. Bunlardan biri ünlü bilim adamı Edison’du. Bulduğu ve kinetoskop adını verdiği cihazla fotoğraflara hareket duygusu veriyor ve bunu kişilere izletiyordu. Ama bu buluş bireyselci idi. Evrimin diğer basamağında ise bunu kitlesel izleme tecrübesiyle buluşturan Lumiere Kardeşler oldu. Ve beyazperdeye yansıtarak gösterdikleri ilk görüntü ile sinemanın doğuşuna vesile olmuş oldular. Bundan sonra resimler oynatışı bireysel değil, kitlesel bir eğlenceye, kitlesel bir görsel ve iletişim aracına dönüşecekti.

Her ne kadar kitlesel olsa da üreticisi ve tüketicisi azınlıktaydı. Üretimi ve tüketimi ciddi meşakkat isteyen bir eğlence alanıydı. Önce tüketim kısmına yoğunlaşıldı. 20yy’ın ikinci çeyreğinde televizyonun keşfi ile artık insanlar gösterime değil, gösterimler insanların ayağına gelmiş oldu. Her yeni girişim gibi başlangıcı pahalı olsa da zamanla ucuzlayarak her eve girmeye başardı bu buluş. Tüketimdeki yoğunluk artık üretimin de arttırılması ihtiyacını doğurdu. Daha fazla üretim için daha fazla kişinin üretim yapması ve bunu sunması gerekiyordu. Taşınabilir video kaydedicilerin gelişmesi ve ucuzlamasıyla artık üreten kişiler çoğalmış, ihtiyaç sağlanmış ve hatta ihtiyaçtan öte hobi ve anı biriktirme makinesi olarak birçok eve girmişti.

Video kayıt şeklinin ilerleyen yıllarda filmlerden dijitale geçmesi, onu oluşturmayı ve izlenebilirliğini arttıran önemli bir etken oldu. Kayıt anından başlayan kolaylık, montajlanmasında ve izlenmesinde de devam ettiği için deneysellik daha da arttı bu sayede. Artık daha çok konuda, daha çok kişilerce içerikler üretiliyor ve daha çok kişiye ulaştırılıyordu. 21yy’a geldiğimizde ise ceplerindeki akıllı telefon  sayesinde artık herkes bir köşesinden bu işin içindeydi. Kullanımın yaygın ve kolay oluşu artık bu işi sadece bir iletişim aracı olmaktan çıkarmıştı. Kimisi için bir not defteri görevi bile görür vaziyete gelmişti.

Muybridge’in cevap arayışı ile başlayan süreç, Edison’un bireysel izleme aracı kinetoskopuna tepki olarak  onu kitleselleştiren Lumiere Kardeşlerden sonra genişleyip gelişti ama yine başladığı yer olan bireysellikle buldu kendini. Artık sinemalardan daha bireyselci olan televizyonlar bile bize çoklu iletişim gelmeye başladı, Netflix, Amazon Prime vb gibi online platformlarla yeniden bireysel tüketicili bir medya oluşumuna evrildi. Kil tabletlerle başlayan iletişim maceramızın elektronik tabletlerle nihayet buluşu, yeniden başlangıca vardığımızın mı yoksa ilk akla gelenin en makul olduğu gerçeğinin bir göstergesi midir bilinmez. Bu merakın cevabı da belki bizi başka buluşlara meylettirebilir.
...