Memoir of a Snail, yüzeyde sıra dışı bir stop-motion animasyon gözükse de, derinlerde çok daha melankolik duygular ve aynı zamanda umut dolu anlar sunan çok katmanlı anlatısı olan bir yapım. Filmin ana karakteri Grace Pudel, hayatındaki tüm acıları ve kayıpları bir salyangoza anlatıyor ve bizler de bu anlatıyı dinliyoruz. Annesini doğumda kaybedişi, uğradığı akran zorbalığı, babasının trajik ölümü, ikiz kardeşi Gilbert ile ayrılışı... Yeter gibi duruyor, ama yetmiyor, dahası geliyor. 



2009 yapımı ve IMDB Top 250'de bulunan Mary and Max animasyonunun da yönetmeni olan Adam Elliot'un senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı Memoir of a Snail filminin en güçlü yönlerinden biri Grace'in (Succession dizisinin Shiv'i Sarah Snook seslendiriyor) kişisel dramını zamansal sıçramalarla ve kardeşiyle olan yazışmalarıyla ilerleten kurgusu. Filmin içerisindeki karakterlerin konuşmaları hiç yok denecek kadar az, duyguklarımızın tamamına yakını bu dış ses anlatımlarıyla oluşuyor. Anlatıdaki bu tercih, hem karakterlerin derinleşmesine hem de izleyicinin onunla bağ kurmasına olanak sağlıyor. Ancak bu durum izleyiciye de çok bir düşünce açısı bırakmıyor. İzlediklerimiz üzerinden karakter duygusunu tahmin etme durumu ortan kalkıyor, çünkü karakter direkt bize her şeyi anlatıyor.

Filmin kurgusu bazı izleyiciler için duygusal anlamda yorumu olabilir. Grace'in hayatındaki trajedileri arka arkaya sıralarken seyircisine bir nefes alma fırsatı vermiyor. Bu kurgusal yapı filmi melankolik açıdan ağır yapsa da, anlatının kasvetli atmosferine katkı sunuyor. Yönetmenin önceki filmi Mary and Max'te kara mizah başvurusu daha yoğunluktaydı. Ancak Memoir of a Snail'de, mizahı biraz daha kısıtlı kullanarak genel anlamda daha karanlık bir ton oluşturmuş Adam Elliot.

Filmin en dikkat çekici metaforlarından biri, Grace'in kendi kabuğuna çekilmesi. Tıpkı küçüklükten beri hayranı olduğu ve sonrasında arkadaş edindiği salyangozlar gibi. Yaşadığı her bir acıyla daha da ağırlaşan ama aynı zamanda kendi benliğini,kişiliğini oluşturduğunu düşündüğü kabuğunu, üzerinden çıkarıp atmanın zorluğunu yaşıyor. Hayatı kendisine dar edenin o kabuğun kendisi olduğunu sonunda farkediyor ve ondan kurtulmanın ne kadar özgürleştirici olabileceğini farkediyor. Bu fark edişi, tek dostu Pinky'nin şu tavsiyesi ile oluyor: "Hayat ancak geriye doğru anlaşılabilir. Ancak ileriye doğru yaşamak zorundayız. Salyangozlar asla bıraktıkları izlerinden geri dönmezler, her zaman ileriye doğru hareket ederler. Dünyanın her yerinde parıldayan salyangoz izleri bırakmanın zamanı geldi. Ve unutma, asla, asla geri dönme."


Grace'in içe kapanıklığı ve kabuklarına sığınması, hayatındaki kayıpların ve karşılaştığı zorluların bir yansımasıdır.. Ancak bu, onun zayıf bir karakter olduğu anlamına gelmez. Grace, hayatın sunduğu her darbeyle kendi içsel gücünü yeniden keşfeder. Özellikle Pinky'nin varlığı, Grace'in jayata daha farklı bir açıdan bakmasını sağlıyor. Pinky, hayatın ne kadar zor olursa olsun, her anının değerini bilmesini gerektiğini Grace'e hatırlatan kişi oluyor. 

Film aynı zamanda bir Japon felsefesi olan Kintsugi'ye atıfta bulunuyor. Bu felsefeye göre "kırılan her şey tamir edilebilir ve eskisinden daha güzel hale getirilebilir"di.  İnsanın yaralarını saklamak yerine onunla barışmasının ve hatta onları birer güç sembolü olarak kabül etmesinin gerekliliğini amaçlayan bir düşünce. Acılarla dolup taşan bir hayatın ağırlığını sırtında taşıyan herkese bir mesaj iletmek istiyor burada. Kabuklarınızı daha fazla yük edinmeyin ve bırakıp ileriye doğru adım atma cesareti gösterin. Çünkü hayat ileriye doğru yaşanıyor.


Filmde Grace ve ikiz kardeşi Gilbert, babalarının vefatından sonra çocuk hizmetleri tarafından, Avustralya'nın iki ayrı uçtaki eyaletlerinde yaşayan iki ayrı aileye evlatlık olarak veriliyorlar. Bu iki ailenin birbirinden uzaklığı sadece mesafe anlamında da değil. Grace'in verildiği aile swinger partileri yapan bir çift iken, ikizi Gilbert'in verildiği aile ise elma çiftliği işleten koyu dindar bir aile. Grace'in ailesi Grace'e çok bir yük olmaz iken, Gilbert'in ailesi ona yaşamı dar ediyor. Yönetmen burada 'sizler için şer görünende hayır, hayır görünende şer vardır' mesajı iletmek mi istiyor bilinmez.  

Filmin oyuncu kadrosu evet, birkaç oyuncaktan ibaret ama seslendirme kadrosu oldukça zengin. Succession dizisinden Sarah Snook, Münih filminden Eric Bana, 2 Oscar adaylı Jacki Weaver ve hatta en sevdiğim ozanlardan Nick Cave

6 Aralık'ta vizyona girecek bu film soğuk kış gününde içinizi ısıtabilir. Bir deneyin. 


0 serzeniş: