76.sı düzenlenen, Tv ve dizi yapımlarının Oscar'ı kabul edilen Emmy Ödülleri açıklandı. Zirvede, 25 adaylığı bulunan ve bunların 18ini almayı başaran Shogun dizisi var. Dizi, tek bir sezonda 18 Emmy ödülü kazanan tek yapım olarak tarihe geçti. Onu, komedi dalında 10 Emmy kazanan The Bear takip ediyor. Ancak En iyi Komedi Dizisi ödülünü bu sene Hacks dizisine kaptırdı. Bu sene benim favori dizim olan Blue Eye Samurai ise En İyi Animasyon dizi dalında ödülün sahibi oldu.

Adaylar ve Kazanlar listesi şu şekildi:


DRAMA DALINDA

  • En İyi Dizi

    Shogun (KAZANAN)

    The Crown
  • Fallout
  • The Gilded Age
  • The Morning Show
  • Mr. and Mrs. Smith
  • Slow Horses
  • 3 Body Problem


    En İyi Erkek Oyuncu

  • Hiroyuki Sanada, Shogun (KAZANAN)
  • Idris Elba, Hijack
  • Donald Glover, Mr. & Mrs. Smith
  • Walton Goggins, Fallout
  • Gary Oldman, Slow Horses
  • Dominic West, The Crown


  • En İyi Kadın Oyuncu

  • Anna Sawai, Shogun 
  • Jennifer Aniston, The Morning Show
  • Carrie Coon, The Gilded Age
  • Maya Erskine, Mr. and Mrs. Smith
  • Imelda Staunton, The Crown
  • Reese Witherspoon, The Morning Show


  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu

  • Billy Crudup, The Morning Show (KAZANAN)
  • Tadanobu Asano, Shogun
  • Mark Duplass, The Morning Show
  • Jon Hamm, The Morning Show
  • Takehiro Hira, Shogun
  • Jack Lowden, Slow Horses
  • Jonathan Pryce, The Crown


  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu

  • Elizabeth Debicki, The Crown (KAZANAN)
  • Christine Baranski, The Gilded Age
  • Nicole Beharie, The Morning Show
  • Greta Lee, The Morning Show
  • Lesley Manville, The Crown
  • Karen Pittman, The Morning Show
  • Holland Taylor, The Morning Show


  • En İyi Yönetmen

  • Frederick E.O. Toye, Shogun "Crimson Sky" (KAZANAN)
  • Stephen Daldry, The Crown ""Sleep, Dearie Sleep
  • Mimi Leder, The Morning Show, "The Overview Effect"
  • Hiro Murai, Mr. & Mrs. Smith "First Date"
  • Saul Metzstein, Slow Horses "Strange Games"
  • Sallj Richardson, Winning Time: The Rise Of The Lakers Dynasty "Beat L.A."


  • En İyi Senaryo

  • Slow Horses "Negotiating With Tigers", Will Smith
     (KAZANAN)
  • The Crown "Ritz", Peter Morgan, Meriel Sheibani-Clare
  • Fallout "The End" Geneva Robertson-Dworet, Graham Wagner
  • Mr. & Mrs. Smith "First Date" Francesca Sloane, Donald Glover
  • Sho¯gun "Anjin" Rachel Kondo, Justin Marks
  • Sho¯gun "Crimson Sky" Rachel Kondo, Caillin Puente


  • KOMEDİ DALINDA

  • En İyi Dizi

    Hacks (KAZANAN)

    Abbott Elementary
  • The Bear
  • Curb Your Enthusiasm
  • Only Murders in the Building
  • Palm Royale
  • Reservation Dogs
  • What We Do in the Shadows


  • En İyi Erkek Oyuncu

  • Jeremy Allen White, The Bear
     (KAZANAN)
  • Matt Berry, What We Do In The Shadows
  • Larry David, Curb Your Enthusiasm
  • Steve Martin, Only Murders in the Building
  • Martin Short, Only Murders in the Building



  • En İyi Kadın Oyuncu

  • Jean Smart, Hacks (KAZANAN)
  • Quinta Brunson, Abbott Elementary
  • Ayo Edebiri, The Bear
  • Selena Gomez, Only Murders in the Building
  • Maya Rudolph, Loot
  • Kristen Wiig, Palm Royale


  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu

  • Ebon Moss-Bachrach, The Bear
     (KAZANAN)
  • Lionel Boyce, The Bear
  • Paul W. Downs, Hacks
  • Paul Rudd, Only Murders In The Building
  • Tyler James Williams, Abbott Elementary
  • Bowen Yang, Saturday Night Live


  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu

  • Liza Colón-Zayas, The Bear (KAZANAN)
  • Carol Burnett, Palm Royale
  • Hannah Einbinder, Hacks
  • Janelle James, Abbott Elementary
  • Sheryl Lee Ralph, Abbott Elementary
  • Meryl Streep, Only Murders In The Building


  • En İyi Yönetmen

  • Christopher Storer, The Bear "Fishes" (KAZANAN)
  • Randall Einhorn, Abbott Elemantary "Party"
  • Ramy Youssef, The Bear "Honeydew"
  • Guy Ritchie, The Gentlemen "Refined Agression"
  • Lucia Aniello, Hacks "Bulletproof"
  • Mary Lou Belli, The Ms. Pat Show "I’m The Pappy"


  • En İyi Senaryo

  • Hacks "Bulletproof", Lucia Aniello, Paul W. Downs, Jen Statsky (KAZANAN)
  • Abbott Elementary "Career Day", Quinta Brunson
  • The Bear "Fishes", Christopher Storer, Joanna Calo
  • Girls5eva "Orlando", Meredith Scardino, Sam Means
  • The Other Two "Brooke Hosts A Night Of Undeniable Good", Chris Kelly, Sarah Schneider
  • What We Do In The Shadows "Pride Parade", Jake Bender, Zach Dunn

  • MİNİ DİZİ DALINDA

  • En İyi Mini Dizi

  • Baby Reindeer
     (KAZANAN)
  • Fargo
  • Lessons in Chemistry
  • Ripley
  • True Detective: Night Country


  • En İyi Erkek Oyuncu

  • Richard Gadd, Baby Reindeer
     (KAZANAN)
  • Matt Bomer, Fellow Travelers
  • Jon Hamm, Fargo
  • Andrew Scott, Ripley
  • Tom Hollander, Feud: Capote vs. The Swans


  • En İyi Kadın Oyuncu

  • Jodie Foster, True Detective: Night Country
     (KAZANAN)
  • Brie Larson, Lessons in Chemistry
  • Juno Temple, Fargo
  • Sofia Vergara, Griselda
  • Naomi Watts, Feud: Capote vs. The Swans


  • En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu
  • Lamorne Morris, Fargo (KAZANAN)
  • Jonathan Bailey, Fellow Travelers
  • Robert Downey Jr., The Sympathizer
  • Tom Goodman-Hill, Baby Reindeer
  • John Hawkes, True Detective: Night Country
  • Lewis Pullman, Lessons In Chemistry
  • Treat Williams, Feud: Capote vs. The Swans


  • En iyi Yardımcı Kadın Oyuncu

  • Jessica Gunning, Baby Reindeer (KAZANAN)
  • Dakota Fanning, Ripley
  • Lily Gladstone, Under The Bridge
  • Aja Naomi King, Lessons In Chemistry
  • Diane Lane, Feud: Capote vs. The Swans
  • Nava Mau, Baby Reindeer
  • Kali Reis, True Detective: Night Country


  • En iyi Yönetmen

  • Steven Zaillian, Ripley (KAZANAN)
  • Weronia Tofilska, Baby Reindeer "Episode 4"
  • Noah Hawley, Fargo "The Tragedy Of The Commons"
  • Gus Van Sant, Feud: Capote vs. The Swans "Pilot"
  • Millicent Shelton, Lessons In Chemistry "Poirot"
  • Issa Lopez, True Detective: Night Country


  • En İyi Senaryo

  • Baby Reindeer, Richard Gadd
     (KAZANAN)
  • Black Mirror "Joan Is Awful", Charlie Brooker
  • Fargo "The Tragedy Of The Commons", Noah Hawley
  • Fellow Travelers "You’re Wonderful", Ron Nyswaner
  • Ripley, Steven Zaillian
  • True Detective: Night Country "Part 6", Issa López

    DİĞER KATEGORİLER

  • En İyi Animasyon Dizi

  • Blue Eye Samurai
     (KAZANAN)
  • Bob's Burgers
  • Scavengers Reign
  • The Simpsons
  • X-Men '97


  • En İyi Talk Show
  • The Daily Show (KAZANAN)
  • Jimmy Kimmel Live!
  • Late Night With Seth Meyers
  • The Late Show With Stephen Colbert


  • En İyi Reality Yarışma Programı

  • The Traitors
     (KAZANAN)
  • The Amazing Race
  • RuPaul’s Drag Race
  • Top Chef
  • The Voice

Ghostlight, tiyatro terminolojisinde sahne boşken, özellikle gece boyu açık bırakılan tek bir ışığı ifade eder. Bu ışık hem güvenlik amacıyla ( bir nevi evden çıkarken açık bıraktığımız o tek bir ışık), hem de bir tür batıl inanç olarak, geçmişte sahnede performans sergileyen kişilerin ruhlarının geri dönmesi için bırakılır. Bu bağlamda Ghostlight, geçmişle olan bir bağa, hem görünmez hem de sürekli var olan bir şeye işaret eder. Tıpkı bu filmdeki Dan karakterinin, intihar eden oğlu için kendi dünyasında yaktığı sembolik lamba gibi. 


Ghostlight, Kelly O'Sullivan ve Alex Thompson'ın yönetmenliğinde, minimalist bir bütçeyle çekilen ancak duygusal yoğunluğu ile izleyiciyi etkilemeyi başarabilen bir aile dramı filmi. Filmin merkezinde, oğlunun intiharının ardından büyük bir yas yaşayan ama bunu da bir türlü kabul etmeyen Dan Mueller (Keith Kupferer) ve ailesi yer alıyor. Hem içinde yaşadığı kendi acısıyla hem de ailesinin dağılmaya yüz tutmuş yapısıyla mücadele ederken, beklenmedik bir şekilde kendisini yerel bir Romeo ve Juliet oyununun içinde buluyor. 

Ghostlight filminin ana teması, sanatın yası iyileştirici bir güç oluşu fikrine kurulu. Oğlunun intiharıyla sarsılan Dan'ın hem bireysel hem de ailesel olarak yaşadığı duygusal kırılmaları, olağanın dışında kendisini bir tiyatro kulübünün içinde bulmasıyla bir nevi tedavi ediliyor. Filmin anlatım dili de izleyiciye kendi duygusunu oluşturmada yardımcı oluyor, çünkü bu konuda manipüle etmekten kaçınıyor. Bu sebeple seyirciye hemen her şeyi açıklamaktan uzak duruyor ve aile içindeki geriliminin kaynağını yavaş yavaş, ilerleyen dakikalarda açığa çıkarıyor. O vakte kadar ailenin bir tarafında saf gerginlik ve de ergenlik, diğer tarafta ise monotonluk ve  vurdumduymazlık görüyoruz. Bu da önce karakterlerin önce duygularına yoğunlaşılmasına olanak taşıyor. Sebebini başta verip empati yolu ile kolayca duyguyu çözmemizi istemiyor. 


Ghostlight filminin en dikkat çekici yanlarından bir diğeri de, oldukça düşük bir bütçeyle çekilmiş olması ve buna rağmen film festivallerinden ilgi görmesi. Dan karakterini canlandıran Keith Kupferer, gerçek hayatta da eşi olan Tara Mallen ve kızları Katherine Mallen Kupferer ile birlikte rol alıyor. Aile oluşları rol olmuyor gerçi bu noktada. Bu gerçek aile bağları, inandırıcılığı kolaylıkla sağlıyor bu sebeple. 

Film genel anlamda olumlu izlenim bıraksa da bazı bölümlerinde abartılı bulunan ya da fazla tesadüfi görülen sahneler mevcut. Mesela, Dan'in yerel tiyatroya dahil oluşu (ki kendisi bir belediye asfalt işçisi) ve bu sürecin aile üzerindeki etkileri çok hızlı gelişiyor. Sokakta karısının Dan'e denk gelmesi ise abartılı tesadüfilik diyebileceğim bir kısım. Ancak tüm bunlar genel duygusallığı gölgelemiyor ve Dan'in yasla olan mücadelesinde tedavi olarak kullandığı sanat perdesi ile izleyiciye sanatsal bir iyileşme süreci sunuyor. Bir noktada oğlunun ölümünü kabullenip, ruhunun geri gelmesi için açık bırakılan bir tiyatro ışığı görevi görüyor bu yeni uğraşısı. Dan'in bu oyuna katılarak kendini bulması ve yeniden hayata dönmesi ile Ghostlight ismi de bu manada anlam kazanmış oluyor.

Bir taraftan uyuşturucu ve bahis parasını aklayanların güle oynaya dışarıda dolaştığını görmek, diğer taraftan da tüm ailenin ve hatta bir köyün karıştığı 8 yaşındaki bir kız çocuğunun cinayetini görmek insanı delirtiyor. Dogville filminde olduğu gibi tüm bir köyü ateşe vermeyi istesem de en azından yapılması gerekenin ilk önce Network filminin tiradında olduğu gibi cama çıkıp bağırmak olduğunu düşünüyorum:

"Krizi, enflasyonu, benzin fiyatlarını daha sonra çözeriz. Önce öfkelenmelisiniz. Oturduğunuz yerden kalkıp. camı açıp haykırın 'deliler gibi öfkeliyim ve buna daha fazla katlanamıyorum' "


Filmdeki bu tiradı sesi güçlü bir figür, bir tv yapımcısı, bir sosyal medya fenomeni, bir siyasi dile getirmeli. Hiçbir ekleme yapmadan..

"İşlerin kötü gittiğini söylememe gerek yok, zaten bunu herkes biliyor.
Bu bir kriz.
Herkes ya işsiz ya da işini kaybetme korkusu yaşıyor.
Tezgâhtarlar masa altında silah taşıyor.
Serseriler sokaklarda terör estiriyor.
Tek bir insan bile ne yapacağını bilmiyor ve bu işin sonu yok.
Soluduğumuz hava berbat,yediğimiz yemekler iğrenç.
Televizyonun karşısına oturmuş,sanki böyle şeyler olması normalmiş gibi
bugün 15 cinayet ve 63 ağır suç işlendiğini söylemesini izliyoruz.

İşlerin kötü gittiğinin farkındayız. Hatta kötüden de beter. Herkes çıldırmış.
Her şeyde, her yerde öyle çılgınlık var ki artık dışarı bile çıkmıyoruz.
Evimizde oturup yaşadığımız dünyayı giderek küçültüyoruz...
ve tek söylediğimiz:
"En azından odamızda bizi rahat bırakın. Bana tost makinemi,
televizyonumu ve kumandamı verin, başka bir şey istemiyorum.
Bizi rahat bırakın!"

Ama ben sizi rahat bırakmıyorum. Sizden öfkelenmenizi istiyorum.
Ayaklanma çıkarmanızı, kargaşa çıkarmanızı istemiyorum.
Milletvekillerine yazı göndermeyin.
Size ne yapacağınızı söyleyemem.
Bu kriz hakkında ne yapabiliriz bilmiyorum...
Bildiğim tek şey, önce öfkelenmeniz gerektiği.

"Ben bir insanım lanet olası. Hayatımın bir değeri var" demeniz lâzım.

Hemen ayağa kalkmanızı istiyorum.
Hepinizin sandalyelerinizden ayağa kalkmasını istiyorum.
Hemen şimdi kalkın, pencereye gidin, camı açın,
kafanızı dışarı çıkarıp haykırın:
"Deliler gibi öfkeliyim ve buna daha fazla katlanamıyorum!"

Bazı şeyler artık değişmeli... "Buna daha fazla katlanamıyorum!"

Krizi, enflasyonu, benzin fiyatlarını daha sonra çözeriz...
ama öncelikle oturduğunuz yerden kalkın, camı açın,
kafanızı dışarı çıkarıp haykırın:
"Deliler gibi öfkeliyim ve buna daha fazla katlanamıyorum!"



Korku türünde film yapmanın zorluğundan Longlegs filmi yazısında bahsetmiştim. Longlegs filmi kimilerince bu senenin en iyi korku filmi diye sunulsa da değil. Smile 2'nin vizyonu beklenirken bu erken yargıya gerek yok. Ama en azından mevcutta ondan daha iyi olan bir yapımın varlığı aşikar çünkü; Oddity.

Damian McCarty, ilk uzun metraj filmi olan "Caveat"ta seyirciyi bir kapının hafifçe aralanması gibi basit bir sahneyle bile tedirgin etmeyi başarmıştı. Aynı sabırlı ve gerilim dolu anlatım Oddity'de de devam ediyor, fakat bu kez daha da rahatsız edici bir tonla. Her iki filmde de sahnenin ortasından bulunan nesnelerle germeyi başarıyor. Caveat filminde cam gözlü bir tavşan vardı, bunda ise tahta bir adam.

Film çok güçlü bir açılışla başlıyor ki bu sahnedeki gerilimi en son Nactornal Animals filminde tatmıştım. Dani (Carolyn Bracken) şehir merkezinden uzakta, taş bir kır evinde tek başına iken çalan bir kapı ve kapının arka tarafında tek gözü cam olan olan vahşi bakışlı bir adam. Dani'nin kocası geceleri çalıştığı için kendisi evde yalnız olduğundan kapıyı bu yabancıya açmıyor tabi ki. Ama onunla konuşmaktan da geri durmuyor. İşte bu sekanslı bir başlangıç bizi gergin bir şekilde filme bağlamaya yetiyor.

Daha sonra film 1 yıl sonrasına atıyor hikayeyi. Dani'nin öldürülmüş olduğunu, üzerinden geçen 1 yılın ardından kocasının yeni bir aşka yelken açtığını görüyoruz. Her şeyi normale döndürenler var iken Dani'nin ölümünü hala unutmayan tek bir kişi var, o da Dani'nin tek yumurta ikizi Darcy.

Darcy, gözleri görmeyen ve ailesinden kalan antika mağazasını işleten bir kadın. Bunun yanında metafizikle uğraşan ve eşyaları konuşturduğunu iddia eden biri. E öyle bir gücün var ise bu cinayetin müfettişliğini de yürütürsün elbet. Tek ihtiyaç; konuşturacak doğru eşya. Bunu da elde ettikten sonra elinde koca bir tahta adam maketiyle ölen kardeşinin eski kocasının evine ziyarete gidiyor. Ve ikinci gerilim perdesi bu noktadan sonra başlıyor.


Paul McDonnell tarafından tasarlanan tahta adam, filmin en önemli gerilim unsuru. Gece boyunca masanın ucunda oturuyor ama bazen olması gereken yerde değil ve bırakılan sabitlikte de olmuyor. Bu değişim bize yaklaşmakta olan olaylar olacağı gerilimini her daim taze tutuyor. Sahnede tahta adamın sürekli varlığı bir anlatı modelidir. Klasik korku filmlerinde tehlike genellikle saklanır ve sürpriz şekilde ortaya çıkar. Bu da izleyici de refleksif bir korkuya neden olur. Ancak Oddity filminde tahta adam her zaman sahnededir ve dolayısıyla korku anlık değil, sürekli ve kaçınılmaz hale geliyor. Başta pasif bir obje olarak görülse de zamanla varlığı şüphe uyandırmaya başlıyor. Bu da etrafımızda yıllardır sabit duran eşyaların harekete geçip bize saldıracak hissini zihnimize yerleştiriyor. Bir zamanlar harekete geçen oyuncak beben Chucky gibi. 


Filmin gerilim güzelliği yanında oyunculuk kısmı da iyi. Özellikle iki farklı rolü üstlenen Bracken kendisine hayran bıraktırıyor. Canlandırdığı Dani ve Darcy karakterleri, enerjileri, görünümleri ve duruşları ili iki farklı kadın olmasına rağmen ikisini de tam yerinde canlandırıyor.  

Sonuç olarak, Oddity istediği gerilimi çok da klişelere girmeden, içerisinde gizemli bir polisiye hikayesi de barındırarak başarılı şekilde veriyor. Final sahnesinde de izleyicinin beklentilerini aşıyor; geçmişe ve geleceğe dair ipuçları niteliğinde bir sonla filme veda ediyor. Gerilim severler için denenmesi gereken filmler listemde şimdiden yer etti kendisi ve bu senenin övülen filmi Longlegs'in de önünde yer alarak.

"Hayatımın en mutlu ânıymış, bilmiyordum." Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi kitabı bu cümle ile başlıyor. İlk sayfada hatta ilk cümlede sizi bir süre alıkoyan bir giriş. Bu cümle, yaşandığı esnada fark edemediğimiz, belki de sıradan ve geçiştirilen anların varlığını geç farkedişimizin pişmanlığını içeriyor. Koreeda bu filminde herkesin o "ân"ını arıyor. "Öldükten sonra yaşamak zorunda bırakılacağınız tek bir anı olsaydı, o ne olurdu?" sorusunu sorarak. 

Japon yönetmen Hirokazu Koreeda'yı bu yıl üçüncü kez yazıyorum. 2023 yapımı son filmi Monster filminin ardından, 2008 yapımı Still Walking i yazmıştım. Ve şimdi daha eskilerine giderek 1998 yapımı After Life filmi için buradayız. Koreeda, fikirleri olan ve fikirlerini olabildiğince basit yollarla ifade edebilen bir yönetmen olduğunu bir kez daha gösterdi bana. "Bir adaya düşseniz, yanınıza alacağınız  3 kitap/film/kişi ne olurdu?" sorusundaki bahsi yükseltip "yanınıza yalnızca tek bir ânı almanızı" istiyor. 

Filmin hikayesinden bahsedecek olursak, ölen insanların toplandığı ara bir kampta kendilerinden 1 hafta içerisinde, hayatta iken yaşamış oldukları bir ânı seçmeleri isteniyor. Sonsuza dek saklayacakları ve buna değecek bir anıyı. 1 hafta sonunda da After Life tesisindeki ekip, seçilen o anıları kısa filmleştirip kendilerine izletiyor ve sonra da onları sonsuzluğa uğurluyor.

Filmde kullanılan mekanlar ne fütüristik ne de fantastik. Sıradan bir okul, ucuz bir pansiyon gibi. Anlatım ise daha çok ölenlerle, görevliler arasında geçen mülakat/röportaj tadında. Bu sebeple hikaye yavaş ilerleyen bir yapıya sahip ve ana noktalara ulaşması biraz zaman alıyor. Ancak filmin vermesi gereken mesaj ta en başından beri izleyicinin zihnini meşgul ediyor zaten. Tıpkı Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi kitabının ilk cümlesinde birçok okuru esir aldığı gibi.

Film, yapım olarak üzerine konuşma yapılacak bir yapıda değil, talebi de bu değil. İzleyici fikri satın almış ve kendisine "Acaba ben ne seçerdim?" diye sormuşsa ve buna cevap aramak için geçmişin tozlu anları gün yüzüne çıkmışsa ne ala, amaca ulaşılmıştır. Hepimizin geçmişe bakıp "harbi güzel günlermiş" ,"o meseleyi de fazla dert etmişim", "o ânı layıkıyla yaşamamışım" diyeceği anıları var. Ve sonrasında eklenen bir "keşke" sözcüğü.