Türkiye'nin Oscar aday adayı Zeki Demirkubuz'un Hayat filmi oldu. Ülkelerin birer birer kendi adaylarını açıkladığı şu dönemde, takip edip izlenecek çok film çıkacağı aşikar. Ancak o nehre dalıp watchlist oluşturmak için henüz erken. O yüzden mevcut listedeki filmleri tüketmeye devam. Korku filmi aşermelerimi baskılamak için seçtiğim Longless filminin olmamışlığı üzerine biraz konuşmam gerekiyor bu yüzden.
Zilyon adet stand up'çının olduğu ve her birinin izleyeni/güleni olduğu düşünüldüğünde, günümüzde güldürmek kolay gibi. Ama korkutmak, germek, tedirgin etmek? işte o ustalık gerektiriyor. 

Gülmek, üzülmek kadar korkmanın da insani bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Ve bu ihtiyacı filmlerle gidermek günümüzde oldukça zor. Artık korkmak için filmlere gerek duymadığımızdan da olabilir, filmlerin ucuz hikaye ve kurguyla yapılıyor oluşundan da. Güldürmek kolay olanı. Sıkıysa gel beni korkut. 

Longlegs filmi, bir FBI ajanı olan Lee Harker'ın (Maika Monroe) bir seri katil olan Longlegs'i (Nicolas Cage) yakalama çabasını konu alıyor. Çocuğu olan aileleri hedef alıp kurban seçen Longlegs'in bu cinayetleri işleyiş tarzı ve geride bıraktığı satanist işaretler filmde bir gizem oluşturuyor. True Detective dizisi tadında bir başlangıç ve gizemle bizi karşılıyor film desek yeri olur. Ama gizemi korumada ve çözümlemede kolaya kaçılmış. Sezgileri oldukça kuvvetli olan FBI ajanı Lee Harker'ın bazı gizemleri ve şifreli mesajları çok kolay çözmesi o tadı bir an önce alıp götürüyor. Hikaye ile izleyiciyi bir süre baş başa bırakmak yerine, her şeyi net bir şekilde açıklaması, filmin başında yakaladığı tansiyonu düşürüyor ve izleyici üzerindeki etkiyi zayıflatıyor. 

Ana karakterler olan Lee Harker ve Longlegs, ilgi çekici derin karakterler olarak sunulsa da, karakter gelişimleri tam anlamıyla tatmin etmiyor. Lee Harker'ın doğaüstü sezgi yetenekleri edinmesi ile ilgili, seri katil Longlegs'in bu evreye geçiş süreci ile ilgili de derinlemesine bir keşif sunulmaması, hikayeyi gökten zembille indirilmiş bir anlatı olarak önümüze bırakıyor. 


Filmin yönetmenliğini yapan Osgood Perkins'in korku türündeki önceki yapımlarına bakacak olursak, geçmiş yapımlarına kıyasla daha iyiye gittiği söylenebilir. Bundan sonra yapması gereken güzel olan fikri ve hikayeyi seyirciye daha iyi bir şekilde aktarmak olmalıdır. Yaratılan gizemi bir an önce ve tüm ayrıntısıyla çözümlemek ne kendisine ne de yapıma ne de seyirciye bir fayda sağlayacaktır. Kaldı ki korku türündeki filmler, gizemin filmin finalinde bile tamamen çözülmemesinin ekmeğini oldukça yiyiyor. Hem izlenebilirliği ve bıraktığı etkisi açısından, hem de devam filmine olanak sağlaması açısında. 

Filmdeki en istikrarlı şeyden bahsetmeliyim. Longlegs'i canlandıran Nicolas Cage'in performansı kendisine hayran bırakıyor. Çok bir sahnesi olmasa da kendisinin gözüktüğü sahnelerde seyirciye gerilim takviyesi yapması belki de filmi ayakta tutan ve hala da izlenebilir kılan bir ayrıntı. Yazının başında da dediğim gibi, korku türü zordur, az bulunur. Bu yoklukta yine bir nebze olsa izlenebilir filmler arasına alıyorum bu filmi. O da Nicolas Cage'in oyunculuğu hatırına ki kendisinden de pek haz ettiğim söylenemez. 


0 serzeniş: