yönetmen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yönetmen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster


"İnsanlar filmlere yönetmen olduğunda başka,eleştirmen olduğunda başka bir gözle bakıyor.Mesela Yurttaş Kane'i her zaman sevmiş olmama rağmen,onu kariyerimin farklı aşamalarında farklı biçimlerde sevdim.Bir eleştirmen olarak izlediğimde,özellikle hikayenin anlatılma biçimine hayran kaldım...Yönetmen olarak teknikle daha fazla ilgiliydim...Sıradan bir izleyici gibi davranılınc film bir ilaçmış gibi kullanılır:İzleyici hareketle büyülenir ve seyrettiğini analiz etmeye çalışmaz.Öte yandan,bir eleştirmen onbeş satırda film özeti çıkarmak zorundadır.Bu da insanı filmin yapısını kavrayıp beğenisini mantıklı cümlelerle ifade etmeye zorlar."


Ünlü fransız yönetmen François Truffaut yapımlara farklı gözlerden baktığıyla ilgili bir eleştiriye cevap verirken.

*Agora kitaplığından çıkmış olan François Truffaut adlı eserden alıntılanmıştır.


Blog arşivine şöyle bir göz attım ve film olsun,dizi olsun hatta etkinlikler olsun pek çok konu hakkında fikir beyan etmişiz,fakat mevzu bir türlü yönetmenlere gelmemiş.Ortada bir yapım varsa muhakkak tüm bileşenlerin belirli bir önemi vardır lakin film işçiliğinde yönetmenlerin payının daha fazla olduğunu düşünenlerdenim.Zira kağıt üzerinde taslaktan ibaret olan bir yapımı allayıp pullamaları ve kendi bakış açılarını da eklemeleri yapımın sinema endüstrisindeki yerini belirler.Bu sebeple yönetmenlerle yapılmış olan röportajlardan ilgi çekici bulduklarımı pasajlar halinde sizlerle paylaşmak istiyorum.Açılışı Lars Von Trier ile yapalım zaman içinde diğer yönetmenlerden de birşeyler paylaşarak yeni bir seri oluşturmuş oluruz.

"Fakat Funny and Alexander'i gördüğümde resmen ağladım.Bu filmin bir hata olduğunu düşünüyorum.Bir rock video klibine falan benziyor.Bergman'a duyduğum sevgi,bütün kişisel deneyimlerin buhar olup uçtu o filmden sonra...Gördüğüm tüm filmleri kişisel bir deneyim gibi sahiplenirim,bazen de ihanete uğradığımı hissederim. Bergman bir tıpa gibi isveç film dünyasının tepesinde durmaktadır ve yaratıcılığı kısıtlayan bir güç merkezidir adeta.O filmleri çektikten sonra ölse daha iyi olacaktı.Pek çok yönetmen için aynı şey söylenebilir aslında;belirli bir filmi çektikten sonra ölmeleri daha iyi olacaktı.Fassbinder doğru zamanda ölerek kendisine bir iyilik etmiş oldu.Truffaut çok geç öldü.Bunu söylerken insanlardan çok yönetmen olarak söz ediyorum onlardan.Tabii ki erken ölseler yakınları için çok üzücü olacaktı*"

Lars Von Trier,Ingmar Bergman'ın Persona ve The Silence yapımlarını beğendiğini söyledikten sonra Ingmar Bergman sineması ve yönetmenlerin sonsuzluğa ermesi adına düşüncelerini belirtirken.

*Danimarkanın günlük gazetesi Berlingske Tidende'ye 1991 yılında verdiği röportajdan alıntıdır.

" Fransız sineması" tamlamasını duyan herkesin aklına gelen ilk iki şey, Yeni Dalga ve Jean-Luc Godard olur. Ama Godard'a hocalık yapan, bir nevi onun pişmesini sağlayan Jean-Pierre Melville es geçilir. Godard'ın kullandıgı teknikler bazen, eski oluşlarından ötürü, göze batmaca dursa da Melville'de bu yoktur. Bu da Melville'in zamane olmaktan ziyade zamanüstü oluşunu gösterir bize. Okuduğu kitaplara olan bağlılığından olsa gerek filmlerinde polisiyeye bir hayli yer verdi. Ve yine sevdiği yazara olan bağlılığından olsa gerek Grumbach olan asıl soyadını , Moby Dick kitabının yazarı Herman Melville in soyadını alarak değiştirdi.

Polisiyedeki ısrarının yanında sevdiği oyunculara da sık sık yer vermiştir. Bu isimlerin üst sırasında ise tüm asaleti ile Alain Delon gelir. ikinci sırada ise , Godard'ın ilk filminde ( À bout de souffle ) oynatması için ona tavsiyede bulunduğu Jean-Paul Belmondo.
He bir de, her filmin girişinde film için esinlendiği kitap yahut sözden alıntılar ile başlayarak filmin ufak bir fikirsel tanıtımını yapması vardır bu alışkanlıkları arasında. Ama tüm yaptıkları onu klasiklerden yaparken klişelikten ise uzak tutmuştur.

En bilinen filmi Le samourai gibi dursa da favorim Alain Delon'un karizmasının tavanlara vurduğu Le Cercle Rouge filmidir. Le Doulos da Belmonde-Melville ikilisinin eserine örnektir.

Her filmi de buradan tavsiye olunur, Dvd'cinizden ısrarla isteyiniz.

( bu yazıya anca bu bitiriş giderdi )

Bu ismi duymayanınız olmadığına eminim. Sinemayı tarihsel dönemlere ayırdığımızda geçmişin mihenk taşlarındandır Alfred Hitchcock. Romantizme korku katabilmiştir.Burnu havadadır ama çektiği filmler en beğenilenler listesini doldurmuş, bir kaçı ödüllere layık görülmüştür. Fakat ne yazık ki yönetmenlik dalında bir oscarı yoktur. Aldığı en büyük ödül İngiliz Kraliyetinden aldığı "Sir" unvanıdır.
Evet, Hitchcock' un oscarı yoktur. Hayat ne garip değil mi?

Filmleri:
The Lady Vanishes (1938)
Rebecca (1940)
Strangers on a Train (1951)
Rear Window (1954)
Vertigo (1958)
North by Northwest (1959)
Psycho (1960)
The Birds (1963)
ve diğerleri...

Charlie Chaplin'in ne kadar büyük bir usta olduğunu, eserlerini çektiği yıllara göre kıyaslayınca anlıyoruz. Hatta günümüzdekilerle kıyaslayınca da bu ortaya çok rahat çıkıyor. o yıllardaki imkanlarla bir de konuşmasız anlatması her yiğidin harcı olmasa gerek. bir şuanki bilgisayar teknolojisi elinde olsa napardı diye büyüklüğünü ispata girişenlere kendimce yanıtımı vereyim, bir şey yapmazdı. Sadelikte aradı o ne arayacaksa.
Filmlerindeki ince espriler Türk sinemasınında da kullanılmıştır. Kemal Sunal filmlerinde rastlanırız bir kaçına.
62 senaryo yazmış, 75 film yönetmiş, 87 filmde de oynamış..
52'de çektiği film için 74'de verilmiş bir de oscar ödülü mevcut.

Sitedeki filmleri :

Geçen sene yaptıkları No Country for Old Men filmi ile büyük bir ses getiren Coen kardeşlerin geçmişte de ses getirebilecek filmleri mevcuttu. Fargo , The Big Lebowski, The Man Who Wasn't There, The Ladykillers filmlerinden bazıları. 4 oscar ödüllü bu kardeşlerin 3 oscarı No Country for Old Men filminden, 1 i de Fargo filminden. Fargo, son yıllara kadar en popüler filmi iken geçen sene bunu No Country' e kaptırdı. Ama aralarında bir filmi var ki tadından yenmez : The Big Lebowski :)

bir ayak fetişisti , bir kan meraklısı, bir deneyci, bir dahi, bir haylaz ve bir yönetmen..