Film hastası biri değilimdir. Bir haftada 2 film izlemişsem buradan kapılacak kültür mirasıyla ilgili ortalamalarıma göre güzel bir hasılat elde etmiş durumda sayarım kendimi. Ancak nasıl insanların favori kitapları, rol modelleri var, nasıl keşke bunu ben düşünseydim dediğimiz şaheserlerle karşılaşıp kendimizi buluyoruz orada, işte favori filmim léon'da böyle bir yer kaplıyor benim hayatımda. Léon, her izleyişimde beni benden alan, bana bir şeyler katan, kendimi bulduğum, kendimi kaybettiğim bir film. Sadece bir film olması çok üzücü.
Léon aslında erken büyümüşlerin hikayesi. İntikam için saflığını kurban eden Mathilda'nın bu seremoniyi hazırlarken geçirdiği aşamalar ve senaryoya yedirilmiş hayat enstanteneleri ile büyüyüşünü gördüğümüz başyapıt. Öldürmeyi öğrenmek isteyen Mathilda'ya şöyle seslenir Léon:
-Büyümek için biraz daha zamana ihtiyacın var.
İşte burada küçüklerin aslında görünenden daha büyük dünyası büyüye karışıyor, Mathilda:
-Ben artık büyümüyorum, yaşlanıyorum.


Film bize karakter değil de tip kullanarak uçlardan anlatıyor hayatı biraz. Polis merkezine cephaneyle dalan Léon, bize tekrar fısıldıyor; bu dünyada bir yerlerde birbirlerini delicesine ve karşılıksız seven insanlar hala var. Stansfield ile de gevşemeyin mesajını veriyor bir taraftan. Klasik müzik meraklısı bu kötü adamımız en son bir benzerini kendimi uyandırmak için icat ettiğim kapak numarasına kaplıyor. Onun sonu adalet isteyen ruhlarımıza cennetten bir lot hisse senedi gibi geliyor. Abartılı ama izlerken hissedilmeyen çatışma sahnesi ise filmdeki zeka kullanımını açığa vuruyor. Abartılardan bahsederken Mathilda'nın ilk işinde Central Park'ta bir belediye başkanı tipi vurması, ve pencereden dışarı rastgele ateş açmasını es geçemeyiz. İşte hayattaki süprizler, ve kötü şakalar da bir biçimde girmiş senaryoya. Ve bitki. Filmde hiç konuşmasa da pek çok ortak duyguyu paylaştım ben bu bitkiyle. Şimdi bitki duygu sahibi mi olaylarına girmeyin. O sevgisini içine gömmüş adamın sıktığı her sprey damlası belki bitki için sadece herhangi birinin sıktığı su ama o suyu sıkamasa Léon nasıl rahatlar. Elinde bitki olmadan yollara düşmüş bu ikili eksik değil midir? Filmin en ateşli yerlerinde bile bir başrol oyuncusu gibi sahne almıştır bu bitki. Ve en son, o yıllık otsu köklerine kavuşturulurken Mathilda tarafından, arkada olaydan bihaber kuru kalabalığa nasıl bir aşağılayıcı bakış atmıştır o bitki. Evet, bitki baktı, doğru duydunuz:)

Senaryonun metni de başlı başına bir şaheser bana sorarsanız. Film eleştirisi gibi değil de film methiyesi gibi anlatışım, biliyorum, ama eleştirebilecek hiçbir şeyim yok filmle ilgili:) Motelden kovulan Léon ve Mathilda yolda konuşurken, her şeye tamam cevabı veren Mathilda'ya kızmaya çalışan büyük süt içicisi léon:
-Sürekli tamam demeyi kes, tamam mı?
-Tamam
:)Mathilda yaş olarak daha küçük olmasına rağmen hem filmde geçen yaş repliği ile hem de filmde artık benim rol demeye cesaret edemediğim halleri ile ne kadar "büyük" bir oyuncu olduğunu bize gösteriyor. Bu film çekilirken acaba senaryoyu idrak etme kapasitesinde birisi miydi diye kendime sormadan edemem.


Filmde, hayatın olmazsa olmazlarından aşk da var tabii ki. Aşk küçük Mathilda'nın koskoca Léon'a olan aşkı. Bunu dile getirirken çok rahat olan Mathildacığım, aynı rahatlığı süt yerine içki içtikten sonra öpülmek istediği sahnede de gösteriyor. Filmin sansürsüz versiyonu bazı insanları rahatsız edebilir, şahsen ben de sansürlü versiyonunu daha çok severim. Bana daha çok hitap eder. Filmdeki aşkın Mathilda'dan Leon'a ve Léon'dan ölmğş sevgilisine olan kısmında yozlaşmamış bir aşk tanımı yatıyor, dikkat!

İngilizce senaryosuna bu linkten ulaşabileceğiniz film 1994 Fransız-Amerikan ortak yapımıdır ve yönetmeni Luc Besson'dur. Başrollerini ise Jean Reno, Natalie portman ve Gary Oldman ile bir adet bitki oynamaktadır.

Film bir şeyler öğretiyor izleyicisine. Öncelikle en son kullanılacak silahın bıçak olduğunu söylüyor. Yakınına girince zarar vermek kolay çünkü. Uzaktan ancak işe yeni başlayanlar zarar verebiliyor. Bunun dışında özgürlük arayan asi kimselere özgürlük yerine "kök" buyrun diyor, köksüzlüğe prim veren dünyamızda. İnsan öldürmenin hayattan aldıkları tek gözü açık bir biçimde koltukta uyuyan Léon ile çok güzel ifade edilmiş. Sütün insan gelişimindeki önemi de vurgulanmış, ya da vurgulanmamış ben çarpıtıyorum:)


Léon kayıpların tekrar elimizde olduğu anları bize yaşatan bir film. İçine girip bir süre de olsa üşümeden durabileceğiniz bir yorgan. Sadist tarafınızı terbiye için kullanılabilecek bir ilaç. Ve sakince aktığı için kendinizi görebileceğiniz bir ırmak...

KONUK YAZAR: Gökhan Yıldız

http://skykhanstar.blogspot.com/

# Diğer Konuk Yazarlar #

13 serzeniş:

Eliza Doolittle dedi ki...

Her izlediginde yeniden gozleri dolduran, farkli diyaloglarla insanin taa icinde bi yerlere dokunan bi filmdir gercekten de Leon..Natalie Portman harikadir, Jean Reno inanilmazdir, daha kisa rolunde Gary Oldman da muthistir! Yeniden izleyesim geldi simdi...

g dedi ki...

en son kullanılacak silahın bıçak olması, yakınındaki birini öldürmenin kolaylığından değil, tam tersi zorluğundandır. yakın olmak tehlikeyi beraberinde getirir ve çoğu zaman bıçağı kullanmak silahı kullanmaktan çok daha zordur.. diye düşünüyorum :)

Aslısın dedi ki...

Benim için çok özel bir filmdir Leon.
Ne zamandır izlememiştim. Hatırlatmış oldun bana, teşekkürler...

S dedi ki...

natalie portman benim olsun, milyonlarca borcum olsun lan. sut gibi hatun valla.

boyle de yuzeyselim.

Travis dedi ki...

film ile alakalı daha fazla fikre sahip olunabilmesi için çıkarılmış sahnelerin de bilinmiş olmasıı gerek. Çünkü Leon-mathilda arasındaki bağ, orta bi sevgi pıtırcığından öte bi ilişkiydi.. çocuk istismarı diye çıkarıldı, orası ayrı:)

@ fake
fakeangel geri gelmiş..hem de kendi uslubuyla, seviyorum seni:)

Eliza Doolittle dedi ki...

Travis, yiktin beni sabah sabah yahu!!
Gerci ilk izledigimde 15 yasindaymisim, simdi 29+1 oldum, cikarilmis sahneleri izleme vakti gelmis olabilir ama?! :)

Travis dedi ki...

gerçeklerle yüzleşme vaktin çoktan gelmiş Eliza:)

Eliza Doolittle dedi ki...

Yuzlesmesem olmaz miiig?! :)

bahtsız bedevi dedi ki...

Ben de 5 kere seyrettim o filmi. (İzledim demeyin, film seyredilir. Türkçeyi düzgün kullanın lütfen:) Ama makaslanmış kısımlarını seyredemedim. Her ne olursa olsun ağladığım ilk ve son filmdir.

S dedi ki...

napim be, iyice sanata doktunuz isi. ortada meme bile yoktu. ben de susmustum :p

Travis dedi ki...

@ Eliza
ben tüyoyu verdim, gerisi sana kalmış..

@ fakeangel
sen şöyle gel bi bakalım..:)

Gökhan Yıldız dedi ki...

@ genel:)ya leonu kötü emellerinize alet etmeyin.
@leon: senin saflığını yerim.
@mathilda: seni full yerim.
@stansfield: orrross.. ....ğu

noraashira dedi ki...

Leon benimde en sevdiklerim arasındadır, Gary Oldman'ın o manyak tavırlarının hastasıyız.