
Hakkında konuşulması yasak olan bir kulüp, Dövüş Kulübü. Tyler Durden’in girişimleriyle bir yer altı faaliyeti olarak başlayan, ismi fısıltılar eşliğinde zamanla ölümsüzleşen bir kulüp. Peki bu kulübün amacı ne ve hakkında konuşmak neden yasak? Dövüş Kulübü aslında, insanları kendi hayvansal doğalarıyla tanıştıran ve onları dış dünyalarından, iş streslerinden, kredi kartı borçlarından ve hayal kırıklıklarından bir an olsun uzaklaştırmak için, onların deyimiyle 'kendin olabilmek için' kurulmuş bir kulüp. Sekiz kuralı var. Her seferinde tek dövüş olur ve sadece iki kişi dövüşür. Biri dur derse veya sakatlanırsa dövüş biter. Katı kuralları varmış gibi gözükse de aslında kendi içinde gizli bir şefkati var Dövüş Kulübü’nün ve de verdiği derin bir mesaj…
1999 yılında gösterime giren filmin yönetmen koltuğunda David Fincher oturuyor. Se7en filmi ile sinema dünyasında adını duyuran Fincher, daha sonra The Game, Panic Room, Zodiac gibi gerilim türünde başarılı olmuş filmlere de imzasını attı. Ama kuşkusuz yönettiği filmler arasında en çok ses getireni Fight Club. IMDB Top 250 listesinde 22. numarada olan film hakkında ufak bir araştırma yaptığınız zaman olumsuz eleştirilere rastlamanız çok da mümkün değil aslında. Eleştirmenler tarafından çok beğenilen, izleyiciler tarafından da “kült” olarak nitelendirilen film, psikolojik öğelere bu kadar sarsıcı bir şekilde değinen belki de en önemli filmlerden biri.
Vurucu ve sürprizli bir sona sahip olan Dövüş Kulübü, sadece oyuncuların yüksek performansını ve yönetmenin etkileyici tarzını taşımıyor. Film aynı zamanda, senaryosunda akıllara kazınan birçok diyalog da barındırıyor. Dövüş Kulübü aslında aynı adı taşıyan bir kitaptan uyarlama. Chuck Palahniuk’un ilk kitabı olan Fight Club aslında Project Mayhem ( Kargaşa Projesi ) adını almış ve 1996 yılında yazılmış bir kısa hikaye. Üç ay gibi kısa bir sürede Fight Club halini alan kitap, 1999 yılında da beyaz perdeye aktarıldı. Palahniuk bu başarısının ardından Türkçe çevirileri de bulunan birçok kitaba daha imzasını attı. Şu sıra isminin en çok anıldığı, en son beyaz perdeye uyarlanan kitabı ise Choke ( Tıkanma ). Geçtiğimiz aylarda Filmekimi’nde gösterilen Choke, izleyenler tarafından da olumlu tepkiler aldı. Sex bağımlısı olan ve her türlü işte çalışan Victor Mancini’nin, Alzheimer hastası olan annesinin hastane faturasını ödemek için çeşitli dümenler çevirmesini anlatan film, komedi dram türünde.

“ Hangisi daha kötüdür? Cehennem mi? Hiçlik mi? ”
7 serzeniş:
Artık gizemsel de dövüşe katıldı :)
demedim mi sana hacito, bu dövüş sadece erkek işi değildir diye..
Evet, dövüş başlasın görelim. :)
KALMASIN. capslock u açık bırakıp yazdım bak. KALMASIN.
insana 'where is my mind?' dedirten bir filmdir.
sade ve anlaşılır tarzda bi yazı yazmışsın, sinema konusundaki yazılarda örnek olucak cinsten. etkileyici bi başlangıç, sigara yanıklarına hoşgeldin, takipteyiz.
çok teşekkür ederim :)
kitabı çok daha güzel ve eşsizdir aslında. kitapta filmde yer almayan nice diyalog var. ve tabiki düşünceler... kitaplar daha iyi yansıtır bunu, film ise 3. ses aracılığıyla vermeye çalışıyor bu düşünce monoloğunu. önce okuyun sonra izleyin demek istiyorum ama zaten efsane olmuş bir film için diyemiyorum, zira geç kaldık bunu demek için.
"insan sevdiklerini öldürür diye bir söz vardır ya; aslına bakın, insanı öldüren hep sevdiği şeylerdir."
"başka bir yerde, başka bir zamanda uyanabilseydim, başka bir insan olarak uyanabilir miydim?"
ve tabiki;
"i can't cry if there's another faker"
Yorum Gönder