11 Eylül'ün paranoyasıyla şöyle bir Oryantalist film yapalım da Hollywood'daki dostlara "sizi yalnız bırakır mıyız" mesajı verelim diyen bir film olmuş Secret Defense. Fransızlar biz de bu işi becerebiliriz moduyla 2008'de bu filmi yapmışlar. Yönetmen koltuğunda Philippe Haim var. Oyuncu kadrosunda ise Gerard Lanvin ve Simon Akbarian isimleri dikkat çekmekte. Ve yine bu filmde ilk kez karşılaştığım Vahina Giocante.


Kısaca filmin konusuna değinmek gerekirse; Fransız Dış İstihbarat Teşkilatı'nın , Ortadoğu kaynaklı teröristlerin, ülke içinde gerçekleştirme ihtimali büyük terörist saldırı girişimlerini önlemeye yönelik çalışmalar üzerine gelişiyor film. Hikaye iki ana karakter üzerinden gitmekte. Biri, Vahina Giocante'nin canlandırdığı Lisa (Diane) karakteri, diğeri de Pierre (bu rolde de Nicolas Duvauchelle var). Film boyunca bazen Lisa'nın bazen de Pierre'in başına gelenleri izliyoruz. Olaylar başlarda hayli hızlı gelişiyor. Lakin daha sonra aynı tempoyu götürememe durumu baş göstermiş. Ve teröristli, bol ajanlı ve bol mesajlı bir film olarak hafızalardaki yerini alıyor. Ekstra ya da farklı bir şey sunma meselesi yok. Belki de böyle bir dertleri de yok. Hollywood nasıl ki hadiselere kendi penceresinden bakarak İslam'ı ve Müslümanları yorumluyorsa, Fransızlar da aynısını yapmış. Sinema böyle bir şey zaten. Bunu yadırgamak için söylemiyorum. Sadece filmi izleme niyetiniz olursa bunlara hazırlıklı olun.

Film süresince olaylara 11 Eylül sonrası ortalama bir Fransız gözüyle bakıyoruz. Her Arap'ın potansiyel terörist olduğu zannıyla yaşıyoruz. Yeri geliyor üniversitede Profesör olan bir Arap'ın bile cinsiyetçi aşağılamalarla kadınlarla dalga geçtiğine şahit oluyoruz falan. Filmde sürekli Arapları düşmanca görme durumu mevzubahis. Girizgahta da belirttiğim üzere, buram buram Oryantalizm kokan bir yapım. Bunun sebebi -muhtemelen- filmin yönetmeni Philippe Haim (sağcı bir sinemacı çünkü). Elbette bu tarz her film kendi mesajını verme gayretindedir, lakin onca mesajı verirken ana karakterleri yeterince tanıtamıyor. Bu da filmi sıradan filmler çizgisinden ileri taşıyamıyor. Oysa çok daha güzel işlenebilirdi. Parallellik çok daha güzel kurgulanabilirdi demek mümkün.

Amerikan filmleri klişeleri bu filmde de mevcut ama tek bir farkla; Fransızlar motifleri kendilerine göre değiştirmişler. Örneğin; kendi istihbarat teşkilatlarındaki vatansever ajanlar vurgusu (bir fahişe bile yeri gelir vatanını pislik teröristlere karşı korur mesajı), Fransız bayrağının görkemlice çekildiği sahne, filmin sonunda Fransız Dış İstihbarat Teşkilatı'nın başarılarını anlatan cümle vs.

Bütün bunları yaparken Fransa'daki Müslümanların gönlünü de hoş tutma çabaları da var tabii ufaktan. "Hepiniz terörist değilsiniz aslında. Bakın bizim istihbarat teşkilatında namazında niyazında bir Arap da çalışıyor. Sisteme falsosu da yok. Dinini siyasi amellere alet etmiyor. Onu örnek alın" diyerek bir karakter de ortaya çıkarmışlar. Bu kişi görev esnasında mola veriyor, namazını kılıyor. Namazı bittikten sonra tekrar görevinin başına dönüyor. Arapça bildiği için çok kilit bir konumda mesela. Bakın, bu da Müslüman bir Arap ama nasıl da vatanını seven biri, diyorlar yani.

Vahina Giocante kendine has güzelliğiyle sıradan olan bu filmde bir nebze olsun ilgi çekici. Müthiş bir oyunculuk gerçekleştirdiği söylenemez ama ilerisi için not edip takip edilesi bir isim. Bunu da belirtelim.

Her film yazısının sonunda bu filmi izleyin ya da izlemeyin türünden cümleler olur, adettendir. Biz de yazalım. İçinde bol bol Oryantalist göndermeler olan vasat bir Fransız aksiyon filmini izlemek sizin için zaman kaybı değilse, Secret Defense'i izleyin derim.

1 serzeniş:

kaan.t dedi ki...

tipik fransız yaklaşımıdır bu. şaşırmadım.