Ghostlight, tiyatro terminolojisinde sahne boşken, özellikle gece boyu açık bırakılan tek bir ışığı ifade eder. Bu ışık hem güvenlik amacıyla ( bir nevi evden çıkarken açık bıraktığımız o tek bir ışık), hem de bir tür batıl inanç olarak, geçmişte sahnede performans sergileyen kişilerin ruhlarının geri dönmesi için bırakılır. Bu bağlamda Ghostlight, geçmişle olan bir bağa, hem görünmez hem de sürekli var olan bir şeye işaret eder. Tıpkı bu filmdeki Dan karakterinin, intihar eden oğlu için kendi dünyasında yaktığı sembolik lamba gibi.
Ghostlight, Kelly O'Sullivan ve Alex Thompson'ın yönetmenliğinde, minimalist bir bütçeyle çekilen ancak duygusal yoğunluğu ile izleyiciyi etkilemeyi başarabilen bir aile dramı filmi. Filmin merkezinde, oğlunun intiharının ardından büyük bir yas yaşayan ama bunu da bir türlü kabul etmeyen Dan Mueller (Keith Kupferer) ve ailesi yer alıyor. Hem içinde yaşadığı kendi acısıyla hem de ailesinin dağılmaya yüz tutmuş yapısıyla mücadele ederken, beklenmedik bir şekilde kendisini yerel bir Romeo ve Juliet oyununun içinde buluyor.
Ghostlight filminin ana teması, sanatın yası iyileştirici bir güç oluşu fikrine kurulu. Oğlunun intiharıyla sarsılan Dan'ın hem bireysel hem de ailesel olarak yaşadığı duygusal kırılmaları, olağanın dışında kendisini bir tiyatro kulübünün içinde bulmasıyla bir nevi tedavi ediliyor. Filmin anlatım dili de izleyiciye kendi duygusunu oluşturmada yardımcı oluyor, çünkü bu konuda manipüle etmekten kaçınıyor. Bu sebeple seyirciye hemen her şeyi açıklamaktan uzak duruyor ve aile içindeki geriliminin kaynağını yavaş yavaş, ilerleyen dakikalarda açığa çıkarıyor. O vakte kadar ailenin bir tarafında saf gerginlik ve de ergenlik, diğer tarafta ise monotonluk ve vurdumduymazlık görüyoruz. Bu da önce karakterlerin önce duygularına yoğunlaşılmasına olanak taşıyor. Sebebini başta verip empati yolu ile kolayca duyguyu çözmemizi istemiyor.
Ghostlight filminin en dikkat çekici yanlarından bir diğeri de, oldukça düşük bir bütçeyle çekilmiş olması ve buna rağmen film festivallerinden ilgi görmesi. Dan karakterini canlandıran Keith Kupferer, gerçek hayatta da eşi olan Tara Mallen ve kızları Katherine Mallen Kupferer ile birlikte rol alıyor. Aile oluşları rol olmuyor gerçi bu noktada. Bu gerçek aile bağları, inandırıcılığı kolaylıkla sağlıyor bu sebeple.
Film genel anlamda olumlu izlenim bıraksa da bazı bölümlerinde abartılı bulunan ya da fazla tesadüfi görülen sahneler mevcut. Mesela, Dan'in yerel tiyatroya dahil oluşu (ki kendisi bir belediye asfalt işçisi) ve bu sürecin aile üzerindeki etkileri çok hızlı gelişiyor. Sokakta karısının Dan'e denk gelmesi ise abartılı tesadüfilik diyebileceğim bir kısım. Ancak tüm bunlar genel duygusallığı gölgelemiyor ve Dan'in yasla olan mücadelesinde tedavi olarak kullandığı sanat perdesi ile izleyiciye sanatsal bir iyileşme süreci sunuyor. Bir noktada oğlunun ölümünü kabullenip, ruhunun geri gelmesi için açık bırakılan bir tiyatro ışığı görevi görüyor bu yeni uğraşısı. Dan'in bu oyuna katılarak kendini bulması ve yeniden hayata dönmesi ile Ghostlight ismi de bu manada anlam kazanmış oluyor.
0 serzeniş:
Yorum Gönder