Pig, yüzeyde basit görünen bir hikayenin altında, şaşırtıcı derecede derin ve duygusal bir dünyayı saklayan bir film olmuş. Nicholas Cage'in son dönem kötü oyunculuklarını unutturacak bir oyunculukla karşımızda hem de. Rob'un (Nicholas Cage) sessiz bir hayat kurduğu domuzunun kaçırılması sonrasında biz bir intikam hikayesi bekliyoruz. Ki buna artık John Wick etkisi diyorum. Ancak film bu beklentiyi bilinçli bir şekilde geri itiyor. "Ben intikam filmi değil, yas ve bağlılık filmiyim" diyor.
Filmin hikayesine baktığımızda, geçimini trüf mantarı toplayarak sağlayan Rob'un (Nicholas Cage) en yakın dostu olan domuzu bir gece kimliği belirsiz kişilerce kaçırılıyor. Rob onu bulmak için şehre, yıllar önce terk ettiği Portland'a doğru yaptığı yolculuk yapıyor. Bu yolculuk Rob'un eski benliğine yaptığı bir yolculuk. Bir zamanların efsane şefi olan Rob'un, yıllar sonra yeniden eski dünyasına adım atması, hızla değişmiş bir kültürle karşı karşıya gelmesi, filmde hem komik hem de hüzünlü bir ton yaratıyor. Modern gastronomi anlayışının köpük ve dumanla bezeli şovuna karşı, Rob'un sade ve neredeyse manastır sessizliğindeki yemek anlayışı, aslında hayatın kendisine dair bir felsefeye dönüşüyor.
Film, öldürülen köpeği için yedi düvele meydan okuyan John Wick gibi sert bir intikama dönüşmüyor elbette. Yönetmen Michael Sarnoski, şiddeti seçmek yerine, Rob'un insanlarla kurduğu tuhaf derecede dürüst konuşmalara yaslanıyor. Bu konuşmalar, fiziksel çatışmaların yapamayacağı kadar güçlü darbeler indiren cinsten olunca filmin sertliği bunlar oluyor. Ve anlıyoruz ki Rob'un sadece bir yemek üzerinden , yıllardır kendi hayallerinden kaçan bir şefi ruhsal çöküşün eşiğine getirmesi boşuna değil.
Filmin en büyük sürprizi ise Rob ile Amir (Alex Wolff) arasındaki ilişki. Amir, Rob'un yanında bir tür modern dünyanın kayıp çocuğu gibi duruyor. Bu iki karakter arasındaki uyum, 70'lerin melankolik yol filmlerini ya da western filmlerini anlatıyor. Arabanın içindeki uzun diyaloglar, hem komik hem de neredeyse felsefi bir tona sahip. Farklı iki yalnızlık türü yan yana gelmiş gibi. Görsel dil de hikayenin duygusuyla bilinçli bir zıtlık içinde. Ormanda yumuşak, sabırlı planlar, şehirde ise karanlık, sıkışık ve zaman zaman neredeyse distopik bir atmosfer bize sunuluyor. Bu zıtlık, Rob'un iki hayat arasındaki gerilimini daha da görünür kılıyor.
En sonunda Pig filmi, kendisini bir 'duygusal iyileştirme' filmine dönüştürüyor. Acının ve kaybın kaçınılmazlığına rağmen, film beklenmedik bir yerden umut ışığı çıkarıyor. Ama kesinlikle yüksek sesle değil, hatta bazen çok kısık. Ancak bu kısıklık, dikkatle bakmayı talep eden için bir derinlik sunuyor. Cage'in son yıllardaki kötü performansıyla düşen karizmasının bu film ile yeniden toparlanacağı kanısını da taşıyorum.


0 serzeniş:
Yorum Gönder