Sinema dünyasında Haneke'nin yapımları için izleyiciye nasılki 'huzursuz seyirler' vaad edilebiliyorsa Hayao Miyazaki'nin animeleri içinde izleyiciye 'huzurlu seyirler' vaadedilebilir.H.Miyazaki 1958 yılında zamanının ilk renkli animesi olan Hakuja Den'i izleyip bu animenin etkisi altında kalarak animasyon dünyasıyla ilk merhabalaşmasını yapmıştır.Mezuniyetinden sonra Toei Animasyon Şirketinde animatör olarak çalışmaya başlamış ardından ilerde birlikte Ghibli Stüdyosunu kuracağı Isao Takahata ile tanışmıştır.
Miyazaki kurmaca bir görsellikte ve hayali dünyada bizim sunulanı dış dünyadan bağımsız olarak algılamamazı ve bu kurguda bizlerin mutlu olmasını ister.Betimleme gücü ve nesnelerin objeleştirilmesi yöntemiyle bunları yapımlarında birer simge olarak kullanan Miyazaki sunduğu tüm karakterleri iyi ve kötünün net bir ayrımını yapmadan sunmaya çalışır.Çünkü görsel öğelerde iyi ve kötü kavramı birbirinden uzak tutulduğunda taraf olunur ve anlatılmak istenen ile izleyicinin algılaması farklı noktalarda olabilir.Kötü olarak nitelendirilebilicek karakterlerin bile insana itici veya soğuk gelmemesi,her birinin bir şekilde iyiliğe bulanmış olmaları bundandır.İnsani duygulardan herkes nasibini alır ve her ne olursa olsun ana karakterler kurgudaki mutluluklarıyla bizede umut aşılarlar.Yapımlarını izleyenler bilir genellikle çocuklar ve kadınlar ana karakter olur ve bu ana karakterler hiç bir zaman yılgınlığa düşmeden,içlerindeki umudu yitirmeden çalışarak daha iyiyi yapabiliceğine inananlardır.Bunun başlıca nedeni Miyazaki'nin mezun olduğu üniversitenin Japon İmparatorluk ailesiyle yakından bağının olmasıdır.Marksizm'den etkilenen Miyazaki'nin siyasi düşüncelerinin odak noktasını da bu düşünceler oluşturur.Karakterlere sorumluluk yüklemek ve onların kaldırabiliceğinden fazlasına dayanma dirayetini çalışarak elde edebiliceklerini sunması da siyasal düşüncelerinin etkisiyle gelişen mevzulardır.Örneğin yakın arkdaşı Mamaro Oshi(Ghost In The Shell'in yönetmeni) Miyazaki'nin tam bir 60lar solcusu olduğunu ve Ghibli stüdyosu içinde de Isao Takahata'nın (Grave Of The Fireflies'ın yönetmeni) Stalin'e benzer bir karaktere büründüğünü söylemiştir.Keza Stüdyo Ghibli olarak teknolojiye şüpheci yaklaşmlarıda bundandır.Örneğin Miyazaki çizimlerin çoğunu halen el yordamıyla çizmektedir.Teknolojiye körü körüne bağlanmayarak yapmış olduğu işin hayatının esas meselesi olduğunun kanıtıda budur.Miyazaki ile ilgili bu genel birkaç bilgiden sonra yönetmenliğini yaptığı sinema yapımlarından bahsedelim.
Kaze no tani no Naushika / (Nausicaä of the Valley of the Winds)
Öncesinde Miyazaki 1979 yılında Tv serisi olan Lupin III'ün sinema filmini yapmıştır lakin ulusal anlamda tanınmasını sağlayan esas eseri budur.Manga olarak başladığı ve manga serisinin ilk 200-250 sayfasını animeye aktardığı sonrasında manga olarak 13 sene boyunca üretmeye devam ettiği bir seri.
Miyazaki bu yapımında büyük bir savaş sonrası yaşanmaz hale gelen doğayla savaş halindeki insanın sadece küçük adacıklarda varlığını sürdürebiliyor olmasını anlatmıştır.Ormanın güzelliği sadece dışarıdan öyle gözükür zira içinde kirlilik,kötülük beslemektedir ve bu kirliliğin nedeni küf bitkiler,mantarlar ve böcekler değil insanlıktır.Endüstrinin esiri olmuş insanoğlunun sonunu getiren medeniyet dünyanın ekosistemini bozmuştur.Bunun sonucunda doğa insandan hıncını çıkarmak istemektedir.Ana karakterimiz prenses Nausicaa ise olayları çözmeye uğraşır.Rüzgarlı Vadi Miyazaki'nin toplum eleştirisi yaptığı filmlerdendir.Miyazaki bu yapımla ilgili Darwinizmden etkilendiğini ve dinazorların yok olmalarına kafa yorduğunu ve medeniyetin de insanın sonunu getireceğine inandığını belirtmiştir.
Tenkû no shiro Rapyuta / Castle in the Sky
Kayıp kıta efsanelerine göndermeler barındıran içinde Miyazaki'nin uçan cisimlere olan ilgisini net bir biçimde ortaya koyan yapımdır.Miyazaki gençliğinde babasının savaş uçakları üreten bir şirkette yönetici olmasından çok etkilenmiştir.Animeye ilgi duyduğu ilk zamanlarda sadece uçak ve savaş gemileri çizdiğini insan çizmediğini farkeder.Bu yüzden çoğu yapımında uçan cisimleri görmek mümkündür.Gökteki Kale yapımında da Pazu Sheeta'yı gökyüzünden düştüğü anda yakalar ve zamanla kızın gizemli dünyasına ortak olur.Korsanlar,silahlı adamlar,hükümet yetkililerinin her birinin tek amacı içi hazinelerle dolu olduğuna inanılan Laputa adlı kayıp kıtaya ulaşmaktır.İçinde modernizasyona karşı eleştiriler barındıran saf sevginin filmde önemli bir yer tuttuuğu Studyo Ghibli'den çıkan ilk Miyazaki eseridir.
Tonari no Totoro / My Neighbor Totoro
Komşum Totoro için Hayao Miyazaki'nin en masum animesi dersek yanlış olmaz.Karakterlerin masumiyeti ve naifliği insana yaşama sevinci kazandırır.İçlerinde en ufak bir açgözlülüğün olmadığı karakterler üzerinden batı efsanelerine, masallarına doğu gözüyle bir bakış ve perili olduğu söylenen evde bile iyi hallerinden vazgeçmeyen bir aile.İki kız kardeş Satsuke ve Mei'nin anneleri hastanedeyken bile hiç moral bozmamaları ve omuzlarına yüklenen sorumluluk onları olgunluğa doğru itmektedir.Doğaya karşı nazik olunur ise onun bize vereceği cevabı da anlatan Miyazaki doğa ve insan arasındaki bağı bu yapımında etki-tepkinin olumlu yansıması olarak sunmaktadır.Rüzgarlı Vadi'de söylediğimiz insanın ekosistemi bozuk bir dünya yaratmasının tersine burada kahramanlarımız doğanın öneminin farkında ve masal olarak nitelendirdikleri Totoro'ya bu sayede kavuşuyorlar.Ayrıca hastanede yatan anne karakteri de Miyazaki'nin küçüklüğünden bir ayrıntı.Miyazaki çocuk iken annesinin uzun süreler hastanede yatması sebebiyle bir bakıma kendi çocukluğunda yaşadığı sorunu yapıma aktarmıştır.Ayrıca uçan cisim olarak bu yapımında kedi otobüs kullanması da yüzlerde ayrı bir tebessüme sebep olmuştur.
Majo no takkyûbin / Kiki's Delivery Service
Küçük Cadı Kiki içerisinde fantastik öğeler içeren bir yapımdır.13 yaşına geldiğinde cadılığın kuralı gereği evinden 1 sene boyunca ayrı kalması gereken Kiki'nin kedisi Jiji ile yaşadıkları anlatılmaktadır.Kiki'nin onca renk cümbüşü içerisinde siyah giyen biri olması tesadüfi değildir zira içinde bir takım sorunlar yaşamaktadır.Ayır kalmış olmanın verdiği sıkıntı,13 yaşında kendi ayaklarında durmanın verdiği zorluk ,uçamamanın getirdiği zorluk ve evden ayrıldıktan sonra içinde oluşan özgüven eksikliğine rağmen Kiki'nin yılmaması ve başarmaya çalışması onun mutluluğa doğru yol almasını sağlar.Başarmak için denemenin gereklililiği ve zorluklar karşısında yılmamanın önemini anlatan Miyazaki bu yapımında da uçan cisimlere olan ilgisini bir cadı üzerinden aktarmıştır zira Kiki'nin uçan süpürgesi vardır.Ayrıca diğer eserlerinde olduğu gibi ana karakteri küçük bir kız çocuğu olarak seçmesi de kadın karakterinin yapımlarında ne derece etkin olduğunu gösterir.Yapım yayınlandığı 1989 yılında Japonya'da en çok gişe hasılatı getiren film olmuştur.
Filmleri iki farklı post altında anlatmayı uygun gördüm gelecek yazıda da usta yönetmenin diğer eserleriyle ilgili genel bilgi vermeye çalışacağım.
4 serzeniş:
bir Miyazaki sever olarak, yazı için teşekkür ederim efendim. Miyazaki'nin 60 kuşağından solcu olduğunu ve çizimlerini elle çizdiğini bilmiyordum ama duyunca çok şaşırmadım açıkçası. Miyazaki bu ne de olsa.
2. yazıyı ve diğer eserleri de merakla bekliyorum.
Japon çizgi filmleri, diğer ülkelerden çıkanlara göre daha ilgi çekici ve güzeldir.
Miyazaki'yi seviyoruz, çok seviyoruz, çok çok seviyoruz!!!
miyazakiyi çok severim, hatta benim beş yaşındaki kızımda çok sever, totoroyu bir kenara koyarsak caste in sky favorimizdir, durur seyrederiz, seyrederiz....
Yorum Gönder