Evvela Inception güzel film. Bunu belirtmekte fayda var. İzleyiciye her türlü zevki veriyor. Birkaç sahnede güldürüyor bile. Örneğin, otel rüyasında Saito'nun, Müdürü (Browning) taklitçi Eames sanması ve arkadan Eames'ın 'kes işareti yaparak, Müdür'ün gerçekten Müdür olduğunu belirtmesi' sahnesi gerçekten hoştu. Bunun yanında rüyalar hakkında daha tecrübeli olan Arthur'un otel rüyasında Ariedne'yi öptüğü sahne de iyiydi. Ancak film bilm kurgu-aksiyon tarzında olsa da benim çıkışta hissettiğim duygu korkudur. Mal karakterini canlandıran Marion Cotillard'ın çok iyi rol kesmesinden midir, uyandırma sahnelerinde kullanılan ve çok sevdiğim Edith Piaf'ın o büyüleyici ve biraz da ürkütücü sesinden midir bilmiyorum ama ben korktum açıkçası.

* * * * * * * * Yüksek dozda Spoiler içerir * * * * * * * * *

Rüyalar arası geçişler başlangıçta karışıkmış gibi görünse de aslında gayet net bir biçimde anlaşılıyor. Esas konumuzda geçen rüyalarda ilk olarak kimyager Yusuf'un rüyasında yağmurlu bir günde kovalama sahneleri, sonra bir alt katmanda Arthur'un otel rüyası ve onun altında Taklitçi Eames'in karlı sahnelerdeki aksiyon sahnelerinin yer aldığı rüyası var. (Cobb ve Ariedne onun da altına iniyorlar). Filmi farklı kılan şey ise şüphesiz limbo kurgusu. Rüyalar konusunda uzmanlaşmış kişiler, limboya düştüğünde bunun bilincine varıp oradan çıkabiliyor. Ancak Cobb ile limboda 50 yıl geçirdiğini bildiğimiz Mal, artık neyin gerçek neyin rüya olduğunu kavrayamadığından, binadan aslında gerçek hayatta atlamıştır ve ölmüştür. İntihar etmesinden sonra da Cobb, Mal'ın ölümünden kendisini sorumlu tutuyor ve dolayısıyla bilinçaltında Mal'ın kendisine hep bir düşmanmış gibi görmesi sorunu beliriyor. Yani Cobb'un bilinçaltı düşmanı olan Mal sürekli Cobb'un rüyalarında ortaya çıkıp, Cobb'un yapmaya çalıştığı işleri bozmasının sebebi bu. Yine bunun sonucunda Cobb artık rüyaları iyi tasarlayamadığı için babasına gidip yardım istiyor ve mimarlık okuyan öğrenciyi ekibine katıyor. Cobb'un ekipteki mimarı değiştirmesinin başka bir sebebi de filmin başlarında Saito'nun yerdeki halıdan rüyadan olduğu farketmesi ve bundan sorumlu olan kişinin mimar olması dolayısıyla daha iyi bir mimar bulunması ihtiyacının doğması. (Ariedne de teklifi hemen nasıl kabul ediyor bilmiyorum. Yani rüyalar arasında limboya düşme veya erken uyanıp akıl sağlığını yitirme gibi riskler var.)


Totem Mevzusu

Mal'ın toteminin topaç olduğunu biliyoruz. Cobb bu topacı Mal'ın kasasından alıyor ve kurguya göre birinin totemini ondan alırsan; o totemin artık bir önemi kalmıyor. (Hatta bir sahnede Arthur, elindeki totemi olan kırmızı zarı Ariedne'nin ellemesine bile izin vermiyor) Bu mantıktan hareketle topacın son sahnede düşüp düşmemesi filmin sonuyla ilgili pek bir şey ifade etmeyebilir.

Mal'ın totemi topaç; ancak Cobb'un toteminin ne olduğuyla ilgili bir bilgimiz yok. En azından izleyiciye vurgulanmıyor. Ama filmi dikkatlice izlediğimizde Cobb'un toteminin parmağındaki yüzük olabileceği kanısına varmamız mümkün. Giriş sahnesinde Saito'yu limbodan kurtarmaya geldiğinde yüzüğü görmemek elde değil. Buna karşın gerçek diye bildiğimiz sahnelerde parmağında yüzüğü göremiyoruz. Cobb, Mombasa'da bulunan Eames'i ekibe katmak için ikna etmeye gittiğinde gelişen olaylardan sonra kovalama başlıyor ve Cobb kaçıyor. Bu sahnelerde de parmağında yüzük yok. Ancak Saito'nun koca şehirde Cobb'u anında bulması ve o kalabalıktan kurtarması bizlere Yusuf'un rüyasındaki arabalarla birbirilerini topladıkları sahneyi hatırlattığından; bu kısımlar da rüya olabilir. Eğer öyleyse parmaktaki yüzüğün de bir hükmü olmamış oluyor.

Saito Sorunu

Yusuf'un rüyasındaki çatışmada Saito yaralanıyor. Burada Taklitçi Eames'in Saito'yu öldürerek uyandırma fikrine karşı çıkmalarının sebebi; Cobb, Saito'yu ilk başta öldürürlerse ağır uyuşturucu altında olduğu için limboya düşeceğini söylüyor. İlk katmanda da kimsenin 4 kat aşağıya gitme fikri filan olmadığından, Saito'yu öldürmüyorlar. Sürekli bir alt seviyeye inmeye ve zaman kazanmaya çalışıyorlar. Sonrasında da limboya düşen Saito, buranın limbo olduğunun farkına varamıyor tıpkı Mal gibi. Çünkü rüya kurgusu konusunda Cobb veya Arthur kadar uzman değiller. Cobb da bu yüzden Saito'yu öldürerek oradan kurtarmak istiyor. Yaşlı haldeki Saito da silaha uzanıyor Cobb ile kısa diyaloğunun ardından ve muhtemelen kendini vuruyor. Filmin başı ve sonunun birleştiği nokta burası.

Neden Hep Rüya?

Filmle ilgili cevaplayamadığım bir soru var. Cobb, Mal'ın ölümünden kendisini sorumlu tutuyor ve sürekli rüyalar aleminde. Öyle ki geliştirdiği yöntemle ekmeğini bu işten çıkarıyor. İyi güzel de hayatında Mal varken, yani intihar etmemişken Cobb neden rüyalar alemiyle bu kadar haşır neşir. Madem bunalım durumlarından rüyalar aleminin kralı olmuş, o zaman karısı ölmemişken niye rüya görmek istiyor? Derdi tasası yokken yani...

Film Hakkında

Filmin sonuyla ilgili 2 belirti var ki bunlar mutlu sona işaret ediyor.

1- Cobb'un mimar kıza olayı anlatırken söylediği şey. 'Buraya nasıl geldiğini hatırlıyor musun? Hatırlamıyorsan rüyadır.' Cobb uçakta uyanıyor, Saito telefonu eline alıyor. (ve muhtemelen gerekli aramaları yapıp Cobb'un ülkeye girişini sağlıyor) Daha sonra Cobb gümrük sırasına giriyor, çıkışta babasını görüyor ve eve gidiyorlar. Yani eve nasıl geldiğini bariz bir şekilde gösteriyor ve bu da gerçek olabileceğini gösteriyor filmin sonunun. Ama buna bir karşı görüş de Cobb'un gerçekle rüyayı ayırt etmesini sağlayan topacın düşmemesi ve çocukların Cobb'un hep hatırladığı giysileri giymesi ve yine Cobb'un kafasındaki sahnenın gercekleşmesi, sonrasında çocukların yüzünü dönmesi. (Filmin sonlarına doğru Mal, Cobb'a çocuklarının burada olduğunu söylediği sahnede çocuklar tam yüzünü dönecekken Cobb kafasını çeviriyor. Belki de son sahne de gerçek değil ama bu sefer Cobb artık kafasını çevirmek istemiyor, rüya bile olsa o sahneye inanmak istiyor. Topacın düşmemesi de belki bundandır, yani Cobb hala rüyadadır)

2- Imdb'den filmin kadrosuna baktığımız zaman Cobb'un çocuklarının farklı kişilerce canlandırıldıklarını görmemiz mümkün. Büyüğünün 3 ve 5 yaşını, küçüğünün ise 20 aylık ve 3 yaşındaki halleri olmak üzere farklı çocuklarca canlandırıldığını görüyoruz. Bu da Cobb'un çocuklarını en son gördüğü günden itibaren yaklaşık 2 yıl gibi bir sürenın geçtiğini ve Cobb'un artık gerçek hayatta çocuklarına kavuştuğunun göstergesi.

Film mutlu son senaryoları kadar başka sonuç çıkarmalara da gebe. O da şudur ki, olan bitenlerin hepsi Mal'ın rüyasıdır ve Cobb bu rüyanın içinde yanılsamalarla kavrulup gitmektedir. Filmin sonunda da Cobb artık rüyasında bile olsa cocuklarına kavuşmak istemektedir. Yine de düşününce bu son zayıf bir ihtimal. Filmin sonuyla ilgili bir diğer ihtimal de izlediğimiz her şey aslında Cobb'un rüyasıdır. Sınırsız parası olan Saito, anında Mombasa'ya gitmeler ve yine anında Eames'i bulması, sonrasından yine oradan çabuk bir şekilde kimyager Yusuf'u bulmaları gibi noktaları düşünürsek filmin tümünün Cobb'un rüyası olduğu sonucuna varırız. Çünkü ekibin elemanlarının en başta toplanmaları, Yusuf'un rüyasında olduğu gibi bir toplanmaya ciddi derecede benzemektedir.


Filmin Eksileri ve Belirsizlikleri

1- Cobb'un amacı çocuklarını görmektir ama ülkesine giremediği için bu pek mümkün değil. Ama en azından babası Paris'e filan getirebilirdi o torunları bir seferlik, lakin o zaman böyle 4 kat rüya inmeye gerek kalmazdı.

2- Rüyalarda herkesin bir araya toplanması iyi güzel de bu kabloların bağlanması mekanizmasından en azından izleyiciye biraz bahsetselerdi çok daha şık olurdu.

3- Cobb'un çocuklarının son hallerini gördüğü sahneleri dikkatlice izledim. Ariedne ile Cobb (ve yaralı Fischer) filmin sonlarında 4.katmanda Cobb'un yarattığı ortamdayken Mal, Cobb'a çocuklarının burada olduğunu ve buranın gerçek olduğunu söylüyor. Çocuklar tam kafalarını çevirecekken Cobb arkasını dönüyor. İşte bu sahnede ve filmin son sahnesinde çocukların büyümüş halleri var. Bu iki sahnede erkek olanın saçları bariz şekilde diğer sahnedekilerden daha uzun ve kızın da boyu aynı şekilde önceki sahnelerdekinden daha uzun. Yani sadece son sahnede olsa kesinlikle diyebilirdik ki filmin son sahnesi gerçek hayatta olmuştur. Yani izleyicinin kafasında soru içinde sorulara neden olmaktadır film ve bu sorulara net bir cevap bulunamamaktadır.

Film; efsane filmler arasına girmek açısından biraz kuru kalıyor kanımca. Birçok filmin sentezi yapılmış olmasından kaynaklanabilir. Matrix ile ortak yönler hayli var; orada gerçek dünyaya gidiyorlardı, burada rüyaya. Yerçekimsiz dövüş sahneleri de cabası. Rüyada iş görme kısmı ise Eternal Sunshıne of the Spotless Mind ve Freddy'nın Kabusu filmlerini hayli andırıyordu. Nolan'ın 10 yıl önce yaptığı Memento'dan da izler var. Gümrükten geçtikten sonra ekibin oradaki selamlaşması Ocean's Eleven'ın son sahnesınde 'iş bitimi nehir önünde toplanmalarına ve sonra dağılmalarına' benziyordu. Filmin sonu ise yine Nolan'ın Prestige filmini inanılmaz hatırlattı bana. Orada da kısmen mutlu son diyebileceğimiz sahnede aslında yeğenıne kavuşan karakterimiz yine Mıcheal Caıne'nın canlandırdığı mühendisin evinde alıyordu soluğu. Ancak ne olursa olsun bunlar filmin kötü olduğunu kesinlikle göstermez.

Oyunculara gelirsek Mal karakterini oynayan Fransız Cotillard'ın hakkını vermek gerekir. Onun dışında Arthur da baya iyiydi role uyum açısından. Başrolde ise Di Caprio olmuş ama olabilecek onca isim daha vardır. Film oyunculardan ziyade kurgusuyla ön plana çıktığı için aslında pek de umrumda değil kim oynamış. Ama en kritik karakter Forger Eames'di konu itibariyle, zira kilitti adeta.

Sonuç

Film kuşkusuz 2010 yılının en iyi filmidir. Ancak bana kalırsa bu filmle Christopher Nolan, Memento ve hatta Prestige'den daha iyi bir şey yapmamıştır. Sebebi ise Prestige'de Twist makine kurgusunu çok iyi oturtmuştu, Inception'da sözkonusu rüya makinesinden hiç bahsedilmiyor. Memento ise hala Nolan'ın yaptığı en iyi iş sıfatını koruyor. Darkknight'daki efsane Joker kurgusunun temelinde de kendisinin yattığını belirtmeden geçmem.

Filmle ilgili ilginç notlar

***Marion Cotillard 2007'de çevrilen ve filmimizin uyandırma sahnelerindeki şarkıyı seslendiren Edith Piaf'ın hayatının konu alındığı La vien Rose filminde en iyi kadın oyuncu oskarını almıştır.
***Bir ilginçlik de film müziklerini yapan Hanz Zimmer'in ustalığıdır. Onu da linkini vererek belirtmekte fayda var. http://www.youtube.com/watch?v=UVkQ0C4qDvM&feat...

KONUK YAZAR: Kerem Baştürk

6 serzeniş:

Depresif Ayu dedi ki...

film çok güzeldi gerçekten ama bir filmde leonardo oynayınca otomatikman beğeni düzeyim düşüşe geçiyor... fazlasıyla sığ bir kritik olduğunun farkındayım ama kadro başka kişilerden oluşsaydı daha iyi olurdu bence diyorum.

Depresif Ayu dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
özge dedi ki...

Sonrasında da limboya düşen Saito, buranın limbo olduğunun farkına varamıyor tıpkı Mal gibi. Çünkü rüya kurgusu konusunda Cobb veya Arthur kadar uzman değiller. Cobb da bu yüzden Saito'yu öldürerek oradan kurtarmak istiyor. Yaşlı haldeki Saito da silaha uzanıyor Cobb ile kısa diyaloğunun ardından ve muhtemelen kendini vuruyor. Filmin başı ve sonunun birleştiği nokta burası.


o zaman cobb araftan nasıl çıkıyo ? eğer çıkamıyosa saito nasıl gençleşiyo.eğer araftaki saito da yansımaysa tüm filmin cobb un rüyası olması ihtimali artıyor bu durumda.

K-RaMo dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
K-RaMo dedi ki...

Saito, Cobb ile araftaki konuşmasının ardından silaha uzanıyor ve kendini muhtemelen vuruyor. Çünkü araftan çıkmanın tek yolu orada ölmek. Hatta Saito diyor 'Beni öldürmeye mi geldin?'. Saito'nun gençleşmesi durumu da şöyle. Saito arafta yaşlanıyor. Gerçek hayatta 5dk 1.rüyada 1 saat, bi alt rüyada 1 hafta vs. şeklinde arttığı gibi arafta da yıllar sürüyor gercekte gecen kısacık bir zaman dilimi ve yaşlanma arafta gerçekleşiyor,olan biten orada kalıyor. Mal ve Cobb da o şekilde 50 yıl geçiriyor arafta. Hatta Mal arafta geçirdği onca zamanı gerçek sanıyor, o yüzden bunalıma girip intihar ediyor. Cobb'un araftan nasıl çıktığını bilmiyoruz, filmde belirtilmiyor. İlacın etkisi bitip de uyandı dersek de çok üstü açık kalır. Zaten bu gibi cevabını filmde bulamadığımız sorular filmin eksi yönleri.

gürültü dedi ki...

çok güzel bir inceleme olmuş