Bu sene FilmEkimi maceram pek az filmle ve kötü bitmek zorunda kaldı. Bilet aldığım bütün filmlere gidemeyip, gittiklerimden de istediğimi alamadım malesef. FilmEkimi'nde zaten film seçme gibi bir lüksümüz olmadığı için ve bir filmde Monica Bellucci oynuyorsa o filmi izlemek farz olduğundan, gittik izledik bizde. Yönetmenin bundan bir önceki ve aynı zamanda ilk filminin üzerinden 7 yıl geçmiş. Bu zaman diliminde çok fazla şey izlemiş, çok fazla etkilenmiş, kafasında çok şey biriktirmiş olmalı herhalde, ki bu filminin tarzının ne olacağına bir türlü karar verememiş. Marina de Van'ın yönetmenliğini yaptığı bu filmde, Monica Bellucci'ye Sophie Marceau eşlik etmiş.


Jeanne (Sophie Marceau) başarılı bir biyografi yazarıdır. 8 yaşından öncesini hatırlayamaması, onu bu unuttuğu zaman dilimi konusunda çok meraklandırır ve annesinin ona anlattıklarından yola çıkıp çocukluluğunun romanını yazarak bu boşluğu doldurmak ister fakat yayımcısı onu reddedince çözemediği şeyler olmaya başlar. Öncelikle kocasının kamerayla çektiği ev görüntüleri ve kendi gördükleri uyuşmamaya başlar ve çok geçmeden kocası ve çocukları da başka insanlara dönüşmeye başlar. Kocasıyla beraber ona ne olduğunu çözmeye çalışırken, kendisinin de başka birine dönüşmesiyle iyice çileden çıkar, Jeanne(artık Monica Bellucci). Tanımadığı bir şehirde, tanımadığı bir evde, tanımadığı insanlarla yaşamak zorunda kalan Jeanne, bütün bunların cevabını hala başkasına dönüşmemiş annesinde aramaya çalışır. Annesinin evinde şans eseri bulduğu bir resimden yola çıkarak bütün bunların çocukluğunun hatırlayamadığı kısmıyla ilgili olduğunu düşünmeye başlar ve bunu araştırmak için yollara düşer.


Film güzel bir psikolojik gerilim olarak başlıyor aslında ama daha sonra bunu devam ettirmeyip, olayları karmaşıklaştırmayı ve hafif bir kabus havası katmayı deniyor ve böylelikle filmin bütün büyüsünü bozuyor. Bizde bu kadar güzel bir konun bile olsa, yapmak istediğin şeyi bilmediğin zaman ortaya nasıl bir film çıkacağına şahit oluyoruz. Filmdeki birkaç güzel şeyden biri efekt kullanımıydı. Karakterlerin yarı yüzlerinin başka birine dönüştüğü sahnelerde harikalar yaratmışlar. Oyunculara gelirsek, her ne kadar Monica Bellucci'yi çok sevsem de bu rolde Sophie Marceau daha başarılı olmuş sanki. Filmin son yarım saatinde çok fazla aşırı tepkiler veriyor Monica Bellucci, ona kıyasla Sophie Marceau daha tutarlı bir oyunculuk sergiliyor ve bence daha iyi Jeanne oluyor. Son bölümlerde Lynch tarzı şeyler denemeye kalkışıyor yönetmen ama pek başarılı olduğu söylenemez. Zaten çok geçmeden olayları çözmeye başlıyorsunuz yavaş yavaş ve bütün şeyler gereksiz gözüküyor. Belki çok fazla eksiği var benim gözümde ama seyirciyi geren bir hava oluşturmayı çok iyi becermiş, o konuda hakkını yememek lazım. Filmin bütününde bu kadar farklı olmayı denemişken, son sahnede klişelere başvurması olmasa ortalama bir film olabilirdi benim için ama malesef kötü.

Ayrıca hangi kadın Monica Bellucci'ye dönüşmeyi istemez, onu hala anlamadım. Sophie Marceau da kendi halinde güzel belki ama diğer tarafta Monica var.

3 serzeniş:

gizemsel dedi ki...

Geçenlerde sinema sitelerinde dolaşırken rast geldim bu filme. Monica Belluci'yi pek sevmem, bilirsin. Ama Taş Meclisi ile oyuncluğunu sevmiştim. Bu filmin konusu da garip ve güzel gelmişti. Bir de ben Sophie Marceau'yi sevdiğimden bu filmi izleyim bir an önce diyordum. Ama sen de pek izlenesi olmadığını söylemişsin. E bende doğal olarak senin zevkine uyuyor ve başka bir filme geçiyorum paşam. :)

öz dedi ki...

ben sana başka film öneririm, bunu geçmek en iyisi :D

Çetin Cem dedi ki...

ben de pek sevmedim bu filmi, ama altyazı'da iyi bir eleştiri çıkmıştı hakkında, şaşırdım. benim naçizane yorumum burada, ilgilisine:

http://cekmekaset.blogspot.com/2009/10/filmekimi-09-gunlugu-1.html