Zaman zaman blogda animelere yer vermeye çalışıyorum ki bunu yaparken de öncelikle en çok bilinenlerden yola çıkıyorum.Death Note seri olarak,Grave of the Fireflies ise drama olarak etkili olan yapımlardı.Şimdi bahsetmek istediğim anime ise 2003 yılında Altın Ayı ödülünü kazanan ilk anime, 2003 Oscar ödül törenlerinde en iyi animasyon ödülünü kazanan,büyük üstad Hayao Miyazaki'nin elinden çıkmış olan Sen to Chihoro No Kamikakushi.(Spirited Away)

Sen to Chihoro No Kamikakushi iş icabı yeni bi kasabaya taşınan ailenin harabeler içerisinde çıktıkları keşfin sonuçlarına kadar uzanan bir hikayedir.Bu harabelerin ardında kimselerin yaşamadığı bir şehir vardır ve o şehirden güzel yemek kokuları gelmektedir.Açlığa yenik düşen anne ve babanın kimselerin olmadığı ama yemeklerin olduğu lokantada kendilerini yemeğe vermeleri fakat ailenin küçük kızının sadece oradan çıkmak istemesi ardından şehre basan karanlık.Burası bilinen şehirlere benzemez ve ölümlülerin o şehirde olmaması,yiyecekleri yememesi gerekir.Anne ve baba açgözlülüklerinin cezasını domuza dönüşerek ödemişlerdir. Chihoro'nun ise buradan kaçması kurtulması gerekmektedir.Şehir geceleri doğa tanrılarının yıkandığı hamama dönüşür.Japon felsefelerinde 'doğadaki her varlığın bir ruhu vardır' ve bundan ilham alan Miyazaki'de masalsı hikayesine böyle bir mekan kullanmayı uygun görmüştür.


Doğa tanrılarının yıkandığı hamamda her karakter grubunun taşıdığı bir takım özellikler var.Yubaba dünyamızda sıklıkla bulunan sahip olduğu patron ünvanını hakkını vererek kullanan işçilerini ruhlarını ele geçirerek çalıştıran onları köleleştiren insanları temsil ediyor,kurbağalar ise köleleştirilen işçiler olarak patrona karşı gelmeyen verilen görevleri yapan yeri geldiğinde çıkarları için yalakalık yapabilen işçileri temsil ediyor ki yaşadıkları dünyada paranın herhangi bir değeri yoktur.Chihoro'nun ailesi ise ellerindeki para ile herşeye sahip olabiliceklerini zanneden kendilerine ait olmayan yiyecekleri çekinmeden sahiplenen bireyler olarak tüketim toplumunda bir çoğumuzu temsil ediyor.Öte yandan sevgi,dürüstlük gibi kavramlar Chihoro'da hayat buluyor aynı şekilde Haku'nun temsil ettiği karşılıksız iyilik erdemlerin en büyüklerinden.Benim için ise anime'nin en önemli karakteri Yüzsüz olmuştur.Yalnızlığı simgelediği için siyah ve yüzsüz olarak bize sunulur.İnsanların ilgisini çekmek onlardan sevgi görmek adına sahte altınlar yaparak hamamdakilerin ona hizmet etmelerini sağlarken esasında aradığının bu olmadığını bilmektedir.Yüzsüz'ün sahte sevgilere ihtiyacı yoktur.Yalnızlığını gidermek adına belki bir süre etkili olur fakat etrafında kuru kalabalıktan başka birşey yoktur oysaki istediği tek şey altınlara değil ona ilgi gösterilmesidir ve bu hamamda bu tokgözlülük sadece Chihoro da vardır.Çünkü Chihoro onun yarattıklarına ilgisizdir,en azından dürüsttür ve tokgözlü olması onu gerçek bir birey yapmaktadır.Yüzsüz'ün herşeye kızgınlığı da bundandır.Paranın satın alamıyacağı bir ruha sahiptir Chihoro.


Miyazaki bunları bize sunarken toplumun doğaya karşı sergilediklerine de göndermeler yapmaktadır.Sonuçta mekan olarak doğa tanrılarının yıkandığı hamam ele alınmıştır.Nehir tanrısının hamamdaki en zorlu tanrı olması vücudundan bisikletten gereksiz atıklara onca eşyanın birikmesi ve kirden kimsenin ilgilenmediği bir ruha dönüşmesi biz insanların doğayı ne hale getirdiğimize dair üstadın oluşturduğu betimlemelerdendir.

Animenin gösterime girdiğinde Japonya'da hasılat rekoru kırması ve an itibari ile imdb'de 55.sırada olması tesadüfi bir başarı değildir.Sen to Chihoro No Kamikakushi;Miyazaki'nin yıllarca emek verdiği animelerin ulaştığı zirvedir.Bu nedenle umutsuzluğa esir olmayan Chihoro'nun masalsı bir dünyada yaşadığı macera mutlaka izlenmeli.

7 serzeniş:

tibetkedisi dedi ki...

"Nausicaä Valley of the Winds", "Prenses Mononoke", "Howl's Moving Castle" ve "Gake no ue no Ponyo" izleyebildiğim diğer Miyazaki filmleri... Lakin "Sen to Chihoro No Kamikakushi"nin yerini hiç biri tutamayacak galiba... Sizin de söylediğiniz gibi, üstadın belki de en iyi filmi buydu...

Miyazaki her daim çocuk kalacak bence... Çünkü bir çocuğun hayal gücüne ve umuduna sahip... iyiye ve güzele olan aşkı devam ettiği ve kaleminin ucu da bitmediği sürece, umuyorum ki daha çok Miyazaki filmi izleyeceğiz...

Herşeyin basitleştiği, kolaylaştığı ve çabuklaştığı dünyamızda, hala çizimlerinin çoğunu eliyle yapan üstadın önünde saygıyla eğiliyorum...

Paylaşımınız için teşekkürler ealturk...

shenem dedi ki...

baştan sona mükemmel anlatmışsın,çok etkileyici hikayesi var

ealturk dedi ki...

@tibetkedisi
Miyazaki ile ilgili düşüncelerine tamamen katılıyorum.

@shenem
teşekkürler :)

Gökhan Yıldız dedi ki...

şu ilk fotoğraf nedense bana tanıdığım birisiymiş gibi hissettiriyor o kızı:)
bunun dışında burada yazan bir film izlenesi bir filmdir mantığıyla beyaz listeye aciliyetle alıyorum:)

inferidii dedi ki...

sayende dikkatimden kaçan bir nokta yakaladım filme dair. tekrar izleyeceğim. teşekkür ederim.

Seyhan Çelik dedi ki...

Miyazaki'nin dediğine göre, filmin sonunda Chihoro ailesiyle beraber tünelden çıkıp arkasına son kez baktığında aslında tüm olanları unutmuştur ve Haku ile sözleşmiş olsalar da, elbette bir daha görüşemeyeceklerdir. Haku'nun tanrısı olduğu nehir artık doldurulmuştur çünkü..

Miyazaki'nin filmlerindeki küçük ayrıntılara bayılıyorum; mesela Chihiro ailesini ilk defa domuz olduktan sonra görmek için Haku'yla buluşmaya giderken ayakkabılarını giydiği bir sahne vardı, ayağının ucunu yere vuruyordu giydikten sonra.. Aynısını çocukken yapardım çorapsız ayakkabı giydiğimde..=)

ealturk dedi ki...

@ Seyhan
teşekkürler bilgi için Miyazaki'nin bu açıklamasını bilmiyordum :)